21.5 C
Ankara

Akılsız dostun iyiliğinden bile korkmalı…

Paylaş:

“Bir toplum yıkılmaya yüz tutarken önce o toplumdaki adalet kurumu çöker. Bu, artık o toplumun yaşayamayacağına işarettir” der sevgili Yaşar Kemal.

Ve ekler Furuğ;

“Güvercinler gibi bağırıyoruz adalet için ve karanlıkta ışığı bekliyoruz”

Devam eder Karamazov; “Herkes, her şeyden sorumludur” der.

Evet, hepimiz sorumluyuz. Siyaset bir seçimse iktidarı, muhalefeti belirlerken iradesini koyan halksa, bugünkü gidişatta hepimizin payı var demektir…

Halk iradesiyle varlık bulanların yaşattıkları; yoksulluğa, haksızlığa, hukuksuzluğa dur diyemezsen, payına adaletsizlik düşer.

“Ölümü” kutsayanlara karşı, “Yaşamı” savunmazsan, seçiminle varlık bulanlar, buldukları varlığın gücüyle ölümü sana “kader” sayar…

Hani bu noktada toplumsal belleği aramıyor da değiliz. Ama o da ne, belleğimiz çoktan akmış, bir su köpüğü altında kalmış.

Zira Soma Avukatları “adalet” diye çırpınırken, kanatlarından vurulup kafese konuldu, Bartın olana kadar toplum belleği çoktan unutmuştu…

Belleklerimiz; yaşandıkça yeni acılar tekrar hatırlayacak, sonra ağdalı bir kanıksayışla yine derin bir uykuya dalacak.

Hele bir de nur topu gibi “Dezenformasyon” yasamız oldu ki, hesap sormak için kim haykıracak…

Oysa muhalefet var ve muhalefet toplum hafızasını diri tutmak için var.

Peki, öyle mi oluyor? Hayır. Hatta öyle ki mücadele şekilleri, muktedirleri daha da besliyor…

Yo hayır, şüphesiz yapmaya çalıştıkları her şey iyi niyetli adımlar…

Ki, bizlerde; Ana muhalefetin helalleşme çıkışını anlamlı bularak, samimiyetinden de şüphe duymadığımız gibi türban çıkışından da şüphe duymadık. Ve fakat ortada böyle bir sorun yokken “Ne gerek vardı?” sorusunu sormadan da geçemezdik.

Zira; halk pahalılık altında eziliyor, coğrafya hukuksuzluk kanaması geçiriyorken, üstelik sansür yasasıyla sosyal medyanın sesi kesilmek istenmesi gibi hayati bir sorunun ortasındayken, olmayan bir sorunu yeniden gündeme getirmek; hangi akılla, hangi siyasi hamle ile açıklanabilirdi ki…

La Fonten, bilindik fablı, “Yaşlı Adam ve Ayı” da, “Akılsız dost, akıllı düşmandan tehlikelidir”i bize şöyle gösterir:

“Köprüyle ikiye ayrılan büyük bir orman varmış. Bir tarafta ininde yalnız yaşayan bir ayı varmış çok sıkılıyormuş. ‘Ahhh ne olurdu bir arkadaşım olsaydı, avladıklarımı birlikte yeseydik’ der dururmuş.

Ormanın diğer yanında da kulübede yalnız yaşayan yaşlı bir adam varmış. Çiçekleri, meyveleri, bahçesi varmış ama onlar konuşmuyormuş. O da ‘ahhh ne olurdu, bir dostum olsaydı da birlikte yemiş yiyip, sohbet etseydik’ deyip dururmuş.

Olacak bu ya, o gün ikisi de ormanda yürürken köprüde karşılaşmışlar. Yaşlı adam korkmuş ama belli etmemiş.

Ayı, belki arkadaş olur diye hemen ‘ho ho merhaba’ demiş. Yaşlı adam da ‘merhaba’ demiş.

Ayı ‘yalnızlıktan sıkıldım. Her gün avlanıyorum. Benimle ormana gelsene. Birlikte yeriz, dost olur gül gibi yaşarız’ demiş.

Yaşlı adam; ‘yo asıl sen benim kulübeme gel. Konuşacak kimse yok, bahçem var, içinde türlü türlü yemişlerim var. Birlikte yer, dost olur gül gibi geçiniriz’ demiş.

Ayı daveti kabul etmiş o günden sonra ikisi sıkı fıkı dost olmuş.

Görev bölümü yapmışlar. Adam bahçede çalışacak. Ayı’da avlanacakmış. Ama ayının bir görevi daha varmış. Dostu uykuya dalınca onu rahatsız edecek her şeyden korumak.

Günlerden bir gün dostu uyurken sineğin biri kafasına konmuş. Ayı kovuyor ama sinek dönüp dolaşıp yine geliyormuş. Dostunun rahatsız edilmesine çok kızan ayı, koca bir taşı fırlattığı gibi sineği öldürmüş. Ama dostunu da…”

Eeee, akılsız dostun iyiliğinden bile korkmalı…

“Dezenformasyon Yasası” görüşüleceği sırada, gündemi olmayan bir türban sorununa indirgemek de sonucu düşünülmeden atılan bir hamleydi.

Sonuç; eli kolu bağlayacak yasa geçti. Zaten korku ikliminde yaşayan; görmez, duymaz, söylemezler, kalan hafızalarını da silip, iyice susacaklar…

Aynılarla aynı mücadeleden vazgeçmez, kazada yiten canların hakkını aramak yerine, muktedir diliyle “ölümü” kutsarsanız, bu iyi niyetinizden kafamıza daha çokkk taş gelecek…

Yazar hakkında:

Safiye Özşener kimdir: 1969 Van’ da doğdu. İlk okulu Adana’da, Orta ve Lise eğitimini Van’da tamamladı. Halen, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci. 1986-1989’da Adana’da Sabah’ta gazeteciliğe başladı. 1989-1990’da yine Adana’da Günaydın Gazetesi’nde çalıştı. 1990-1993’de Ankara, İlçe Belediyesinde Basın Danışmanlığı yaptı. 1993’de Kamu Kurumunda çalıştı. KESK/BES Sendikası İş yeri temsilciliği yaptı. Çeşitli dergi ve interaktif gazetelerde, makale ve köşe yazarı olarak mesleğe devam etti. Aynı zamanda “Şarap Rengi Bir Zaman” adlı şiir ve Diyalektiğin Kanatsız Kuşu adlı bir öykü kitabı bulunan Safiye Özşener, bir çocuk annesidir.

Safiye Özşener
Safiye Özşener
1969 Van’ da doğdu. İlk okulu Adana’da, Orta ve Lise eğitimini Van’da tamamladı. Halen, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci. 1986-1989’da Adana’da Sabah’ta gazeteciliğe başladı. 1989-1990’da yine Adana’da Günaydın Gazetesi’nde çalıştı. 1990-1993’de Ankara, İlçe Belediyesinde Basın Danışmanlığı yaptı. 1993’de Kamu Kurumunda çalıştı. KESK/BES Sendikası İş yeri temsilciliği yaptı. Çeşitli dergi ve interaktif gazetelerde, makale ve köşe yazarı olarak mesleğe devam etti. Aynı zamanda “Şarap Rengi Bir Zaman” adlı şiir ve Diyalektiğin Kanatsız Kuşu adlı bir öykü kitabı bulunan Safiye Özşener, bir çocuk annesidir.

━ bu yazardan

Gazoz kapağı

Ülkece öyle bir hale geldik ki, kendi yaptığı Labyrinthos’tan çıkamayan Daidalos gibiyiz. Verdik ya bir kere Sarı öküzü, vermelerin; “yetmez ama evet”, “anayasaya aykırı ama...

Never again (Bir daha asla)

Bireysel ve toplumsal acılar gece nöbetleri içinde boğuluyor, karanlık içinde oturmuş ışığı bekliyoruz. Ve fakat tam da burada tıkanıyoruz. Kimsenin; duymadığı, duysa kulak arkasına salladığı,...

Irak yerin davulu koygun öter

Hayatımızın tam ortasında, dizginsiz bir zulmün yanında, dizginsiz inkârlar, yalanlar fırtınası var… Hep...

Du bakali n’olcek hal-i pür melalinden çıkmak gerek

Memleketi temelinden sallayan bir ekonomik açmaz var ve 21 yıldır bu açmazın...

3 Aralık

3 Aralık Benim Doğum Günüm. 3 Aralık 2022’yi umutla bekliyorum.. Bu hafta biraz ben,...

İnsan umutsuzluktan umut üretir sevgili Mabet Ağacı…

Yoğun umutsuzluğun sarıp sarmaladığı zamanlardayız. Öyle ki, her yerde görmek mümkün tükenmişliği. Geçenlerde...

Allah’ın Askerleri

Çocuk işçiliği sorunu, geçmişten bugüne süregelen tüm dünyanın temel sorunlarından birisi. Her ne...

Kendi kör noktalarımızdan çıkıp, hatalarımızı görme zamanı

Ülkenin dinamik toplumuyla neden anlamlı bir iletişim kuramıyoruz? Neden herkes kendi yaptığını tek...

‘Kırk katır mı, kırk satır mı?’

Doğrudur. Politikada eğer ağzınızdan çıkanları hesap edemiyorsanız, çuvallamaya başlamışsınız demektir. Ve hele aydınlığa...

Öksüz oğlan misali, kendi göbeğini kendin keseceksin…

Ufukta seçim var, kış gelmiş kapıya, vatandaşın evinde ateş var. Ama memlekette...

Çeşmede merkep var mı, yok mu? Mesele bu…

Kimsenin birbirine güvenmediği, herkesin umudu kestiği, hangi dalı tutsak elimizde kaldığı bir...

Yara derin, yara büyük, deldi geçti sızlıyor kemik…

Değişir sistemler, çöker saltanatlar, hükümetler de gider. Gider elbet, gider de ya peki;...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz