17.8 C
Ankara

Sakın ha! zülfü yâre dokunma

Paylaş:

TBMM’de görüşmeleri başlayan ve gazetecilerin “sansür yasası” olarak tanımladığı yeni Basın Kanunu’na meslek örgütlerinden de tepkiler büyüyor…

Ama bu noktaya da bir günde gelinmedi, nasıl gelindiğini hatırlamak için de içeride tutuklu basın emekçilerine bakmak ve gazeteciler için açılan ceza davalarını bilmek gerek…

Tabi tüm bunlar olup biterken, “sus” durağı sakinlerini de unutmamak…

Teknolojik gelişimle birlikte sosyal medyaya hızlı giriş yapıldı. “interaktif gazetecilik” de çağda yer buldu.

Demokratik toplumlar; kişilerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan toplumlardır. Basınsa; düşünce ve fikirleri açıklama özgürlüğünü kullanmamızı sağlayan bir araç. İnsanların seslerini duyurma çabaları, bu amaçla kullandıkları araçların kısıtlanması söz konusu.

Nasıl mı?

Mesela;

Gazetenin halk “açız diyor” haberi suç sayılacağı gibi, açlığı, yoksulluğu ima etmek de yasağa dair sayılıp, sosyal medya hesaplarında kullanmak suça dair olacak.

Öyle ki;

Betonla doldurulurken dereler, kesilirken zeytinler, “Ah benim canım yurdum, böyle mi olacaktı, ne hale geldi” diyemeyeceğiz.

Hatta;

“Esasen bir el versek çiftçiye, bak oradaki yer, hani kurak kalmış hıı işte oraları, bir ekip biçsek, buğdaya buğday demeyiz hani, ne de güzel olur, dışardan almaz biz satarız, kalkınırız evelallah” diyemeyeceğiz…

Senaryosuna kuvvet, ne de güzel anlatmış filminde yoksulluk, hukuksuzluk var diye. Hele şu gösterime bakın, emeklerine sağlık tiyatro emektarlarının, çok güzel dikkat çekmişler kadın cinayetlerine. Düşünce ve konuşma özgürlüğünden bahseden sanatçılar için dillerine sağlık, dirençlerine kuvvet diyemeyeceğiz mesela…

Dar gelirli; emekçi, işçinin hakkını arayan, sağlık haktır diyen Türk Tabipleri Birliği’ne, doğru söyledin kardeşim. Mademki sosyal devletiz, eğitim ve sağlık ücretsiz olmalı diyemeyeceğiz…

Eşit işe eşit ücret diyemeyeceğiz mesela…

Herkesin kendi düşüncesini rahatça konuşabileceği günler gelir mi bilmiyorum. Şimdilik bizi karşılayacak olan sansürlerin ez cümlesi bunlar…

Aman ha! Sakın ola! Zülfü yâre dokunma da…

Bilinçlendirmek, gerçekle göz açmak da ne. Çiz böyle, ver ayarı, halka. Yaz mesela; nasıl da kalktı ekonomi şaha…

Aman sakın ola, tek Zülfü yâre dokunma…

Dedik ya, kamunun haber alma özgürlüğü, halkın, söz ve düşünce hürriyetinin olacağı günler gelir mi bilinmez, ama “yeni basın yasası” başlığıyla çıkartılmak istenen “sansür yasası”ndan da anlıyoruz ki; gerçeğe batıp ortaya saçılan mürekkep; güçlüdür mevkilerden, paradan. Yoktur gerçeğin korkutmadığı hiçbir makam…

Sevgi pıtırcıklı mı? Yoksa dirençli günlere mi uyanırız bilmiyorum…

Kendi adıma, daima haktan yana duracağım, onu biliyorum…

Yazar hakkında:

Safiye Özşener kimdir: 1969 Van’ da doğdu. İlk okulu Adana’da, Orta ve Lise eğitimini Van’da tamamladı. Halen, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci. 1986-1989’da Adana’da Sabah’ta gazeteciliğe başladı. 1989-1990’da yine Adana’da Günaydın Gazetesi’nde çalıştı. 1990-1993’de Ankara, İlçe Belediyesinde Basın Danışmanlığı yaptı. 1993’de Kamu Kurumunda çalıştı. KESK/BES Sendikası İş yeri temsilciliği yaptı. Çeşitli dergi ve interaktif gazetelerde, makale ve köşe yazarı olarak mesleğe devam etti. Aynı zamanda “Şarap Rengi Bir Zaman” adlı şiiri kitabı bulunan Safiye Özşener, bir çocuk annesidir.

Safiye Özşener
Safiye Özşener
1969 Van’ da doğdu. İlk okulu Adana’da, Orta ve Lise eğitimini Van’da tamamladı. Halen, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci. 1986-1989’da Adana’da Sabah’ta gazeteciliğe başladı. 1989-1990’da yine Adana’da Günaydın Gazetesi’nde çalıştı. 1990-1993’de Ankara, İlçe Belediyesinde Basın Danışmanlığı yaptı. 1993’de Kamu Kurumunda çalıştı. KESK/BES Sendikası İş yeri temsilciliği yaptı. Çeşitli dergi ve interaktif gazetelerde, makale ve köşe yazarı olarak mesleğe devam etti. Aynı zamanda “Şarap Rengi Bir Zaman” adlı şiir ve Diyalektiğin Kanatsız Kuşu adlı bir öykü kitabı bulunan Safiye Özşener, bir çocuk annesidir.

━ bu yazardan

Gazoz kapağı

Ülkece öyle bir hale geldik ki, kendi yaptığı Labyrinthos’tan çıkamayan Daidalos gibiyiz. Verdik ya bir kere Sarı öküzü, vermelerin; “yetmez ama evet”, “anayasaya aykırı ama...

Never again (Bir daha asla)

Bireysel ve toplumsal acılar gece nöbetleri içinde boğuluyor, karanlık içinde oturmuş ışığı bekliyoruz. Ve fakat tam da burada tıkanıyoruz. Kimsenin; duymadığı, duysa kulak arkasına salladığı,...

Irak yerin davulu koygun öter

Hayatımızın tam ortasında, dizginsiz bir zulmün yanında, dizginsiz inkârlar, yalanlar fırtınası var… Hep...

Du bakali n’olcek hal-i pür melalinden çıkmak gerek

Memleketi temelinden sallayan bir ekonomik açmaz var ve 21 yıldır bu açmazın...

3 Aralık

3 Aralık Benim Doğum Günüm. 3 Aralık 2022’yi umutla bekliyorum.. Bu hafta biraz ben,...

İnsan umutsuzluktan umut üretir sevgili Mabet Ağacı…

Yoğun umutsuzluğun sarıp sarmaladığı zamanlardayız. Öyle ki, her yerde görmek mümkün tükenmişliği. Geçenlerde...

Allah’ın Askerleri

Çocuk işçiliği sorunu, geçmişten bugüne süregelen tüm dünyanın temel sorunlarından birisi. Her ne...

Kendi kör noktalarımızdan çıkıp, hatalarımızı görme zamanı

Ülkenin dinamik toplumuyla neden anlamlı bir iletişim kuramıyoruz? Neden herkes kendi yaptığını tek...

‘Kırk katır mı, kırk satır mı?’

Doğrudur. Politikada eğer ağzınızdan çıkanları hesap edemiyorsanız, çuvallamaya başlamışsınız demektir. Ve hele aydınlığa...

Öksüz oğlan misali, kendi göbeğini kendin keseceksin…

Ufukta seçim var, kış gelmiş kapıya, vatandaşın evinde ateş var. Ama memlekette...

Akılsız dostun iyiliğinden bile korkmalı…

“Bir toplum yıkılmaya yüz tutarken önce o toplumdaki adalet kurumu çöker. Bu,...

Çeşmede merkep var mı, yok mu? Mesele bu…

Kimsenin birbirine güvenmediği, herkesin umudu kestiği, hangi dalı tutsak elimizde kaldığı bir...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz