Yazıyoruz hepimiz her gün gündemi, siyaseti, zamları, yoksulluğu, ekonomiyi, hukuku…
Hayata dair bize dokunan her şeyi…
Ama zamanın da bizi yazdığını unutuyoruz…
Ve görmüyoruz, yirmi yılın büyüttüğü gençleri ve çocuklarını zaman nasıl oluşturdu, bilmiyoruz…
Yazmak; hayata karşı direniş, birçok kez tutunuş, sessizliği kanatmak ve haykırmak, her şeyi yazarız ama zamanı asla…
Çünkü zamandır bizi yazan…
Yavaşladığımız, coşkulandığımız anlarda, özenli ve özensiz olduğumuzda, azaltarak bazen, bazen boşaltıp doldurarak yazar bizi zaman…
Günlerin ağırlığından, hayatın kargaşasından geçip gelen bir kuşak var…
Gençler ve çocuklar…
Acılar fazla geliyor minik yüreklerindeki kanatlara…
Hiçbiri uçmayı istemiyor. Gelecek hayallerini bırakın, hani neredeyse tevellüde ayrılan paralar gibi sıkışıp bir köşede yok olmayı bekliyorlar…
Yolun başında, hayatın baharında, dalın tomurcuğunda yorgunlar…
Onlar, yirmi yıl kadar önce daha doğarken karartılmış günbatımlarına doğdular…
Belki bir kaç gülün kırık hatırası ebeveynlerinin yanlarında kalan, o kadar…
Ne verebildik onlara? Yalnızlaştırılmış ve karartılmış, bolca açlıkla sıvanmış bir an’dan başka…
Evet, şüphesiz sevgi zengini bir kalp sunduk yanında ama belirsizlikle, tehlikeyle, yenilgiyle dolu hayatlarımızda sevgimiz tek başına büyütüp, besleyebilir mi onları? Koruyabilir mi?
Ki, doğdukları an’ın geçmişi parçalanmış insan duyguları, harap edilmiş doğası, ışığı söndürülmüş ay ve kenarları bir bir kırılmış yıldızlarla doluyken…
Şimdileri henüz tanımsız ve belirsizken ve geleceğin şimdiki umut dışında bir gerçeği, düşü yokken…
Sahi; yirmi yıl öncenin bebeği bugünün gencine, dünün çocuğu şu anın erişkinine, çocuklar ve gençlere ne verebildik? Dolaşabilecekleri çatallı bahçelerden, insan doğasının iyi yanını yok ettiğimiz bir çağda, kısacık sevinçler arkasından upuzun acılar yaşatmaktan başka…
Umut ne renk? Hayal? Bilemeden,
Öğrendikleri; karşı koymak ne renk? Ve çoğu kez susmak?
Gelecekleri sisin en derininde, gül benizleri solgun, yorgunlar…
Dedik ya insan yazar her şeyi…
Açlığı, yokluğu, hukuku ve hukuksuzluğu…
Yazar insan tarihi, yasaları, türküleri, acılarla beraber sevinçleri…
Yazar; mücadeleyi, direnişi, umudu ve umutsuzluğu, tükenişi…
Bazen de başkaldırıdır düzene kalemi yazarın…
Ve elbette; kuşkanadı sevdaları, mor kelebek heyecanında aşkları…
Kırgınlıkları, ayrılıkları da yazar kalem, mürekkebe bata bata kanatırken kendini, zaferleri de…
Ama zamanı asla…
Zaman, bizi oluşturandır. Yirmi yıldır yaralı bir iklimde doğan bu çocukları zaman nasıl oluşturdu? Hiç baktık mı?
Elbette umutsuz değilim…
Çünkü zaman, aynı zamanda dönüştürendir…
Nehirleri alıp götürdüğü kadar geri de getirir, yok ettiği kadar bizi yeniden var eder, ateş olup yaktığı kadar bir yağmur olup söndürür bilirim…
İnsanın yaşadıklarından başka nedir ki zaten zaman?
Çocuklar ve gençler bu yirmi yılda neler yaşadılar, yaşadıklarıyla nasıl oluştular?
Görmemiz gereken elzem sorunlardan birisi bu bence…
Öyle ya, geleceğin sahibi onlarsa, zamanın içinde kıskıvrak sarılmış bu çocuklara, kuşatmaları kaldırıp neye dönüşmek istiyorlarsa o dönüşüme kapı açmak lazım…
Bu da bizlerin artık; ne istediğimizi bilmekle, kim olduğumuzu yeniden keşfetmemizle mümkün…
Çünkü biliyoruz ki; zaman bükülmez, biz içinde yürürüz…
Kötülüğü baş tacı edip, iyiliği çılgınlık sayan dünyada…
Daha da geç olmadan, zamanın içinde bu taze yüreklerin eğilip bükülmesini beklemeden…
Yorgunluktan yaşanmamış bir hayat tüketmeden…
Özgürce hayalleriyle yürüyebilecekleri aydınlık bir yolu açmak zorundayız…
Çocuklar ki elimizde kanayan birer zaman gülü…
Bu karanlık iklim her şeyi istediği gibi oluşturmadan, hayallerle buluşturmak için çocukları…
Bir an evvel halk olduğumuzu hatırlayıp, karanlığın perdelerini yırtmak zorundayız…
Ve artık yeniden yazmalıyız özgürlüğün rengini…
Yazar hakkında:
Safiye Özşener kimdir: 1969 Van’ da doğdu. İlk okulu Adana’da, Orta ve Lise eğitimini Van’da tamamladı. Halen, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci. 1986-1989’da Adana’da Sabah’ta gazeteciliğe başladı. 1989-1990’da yine Adana’da Günaydın Gazetesi’nde çalıştı. 1990-1993’de Ankara, İlçe Belediyesinde Basın Danışmanlığı yaptı. 1993’de Kamu Kurumunda çalıştı. KESK/BES Sendikası İş yeri temsilciliği yaptı. Çeşitli dergi ve interaktif gazetelerde, makale ve köşe yazarı olarak mesleğe devam etti. Aynı zamanda “Şarap Rengi Bir Zaman” adlı şiiri kitabı bulunan Safiye Özşener, bir çocuk annesidir.