Üçüncü yılına girdiğimiz COVID-19 pandemisinde dünya çapında toplam vaka sayısı (13 Şubat 2022 itibarıyla) 405 milyona ulaştı. Son 24 saat içinde bildirilen yeni vaka sayısı 2 buçuk milyona ve COVID-19 nedeniyle yaşamını kaybedenlerin dünya çapındaki toplam sayısı ise 6 milyona yaklaştı.[1]
“Orijinal” virüse göre kat kat hızlı yayılan Omikron varyantının baskın hale geldiği dünyada, aslında sadece Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sayfasında yer alan aşağıdaki tabloya bakarak bile vaka sayılarının da, ölüm sayılarının da halen belirgin şekilde yüksek olduğunu, salgının baskılanamadığını görebiliyoruz.
Aşı eşitsizliği ve aşıya erişimde yaşanan sıkıntılar ise Afrika kıtası başta olmak üzere düşük gelirli ülkelerin aleyhine halen sürüyor.
Hal böyleyken, ülkeler COVID-19 önlemlerini esnetme konusunda daha çekinmesiz davranmaya başladılar. Hem önlemler adım adım gevşetiliyor, hem de salgınla mücadelenin olmazsa olmazı olan epidemiyolojik değerlendirme için gerekli veri raporlama işinden usulca vazgeçiliyor.
Bununla ilgili ilk girişim ABD’den geldi. World Socialist Web Site’de (WSWS) geçtiğimiz günlerde yer alan bir haberde, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı’nın (HHS) hastanelerin COVID-19 ölümlerini ve vakalarını günlük olarak federal hükümete bildirme sistemini resmen sonlandırdığı bilgisine yer verildi. [2]
Habere göre, HHS 6 Ocak itibarıyla “sessizce” bu kararı almış, yaklaşık bir hafta sonra bir hekimin konuya dikkat çeken tweet’i üzerine bu bilgi yaygınlaşmış ve kamuoyunda tartışılmaya başlanmış, 2 Şubat 2022 itibarıyla da raporlama sistemi resmen sonlandırılmıştı.
Sistem hastaneler tarafından doğrudan veri raporlamasına dayanıyordu. Veriler günlük olarak işleniyordu, hızlı çalışıyordu, geniş bir bilgi kesiti içeriyordu.
Karar, Amerikan sağlık kamuoyunda ve bilim insanları arasında tepkiyle karşılandı. Uzmanlar, bu sistemin sona ermesinin veri toplama işini yavaşlatacağını ve hantallaştıracağını ileri sürdüler. “Federal düzeydeki tek tutarlı, güvenilir ve eyleme geçirilebilir veri seti”nin raporlanmasının iptal edilmesine ilişkin bu karar “akıl almaz” olarak değerlendirildi ve COVID-19’lu yaşamın “yeni normal” olarak benimsetilmesi eğilimi ile ilişkilendirildi.
Aynı gün, İngiltere’de de hükümet COVID-19 ölüm verilerinin bildirilmesi uygulamasının Mart sonunda başlayacak Paskalya’ya kadar sona erdirilmesinin planlandığını duyurdu. Yanı sıra, karantina dâhil tüm yasal COVID-19 kısıtlamalarının aynı sürede kaldırılmasının planlandığı ve “COVID-19 ile yaşama” stratejisinin sunulacağı açıklandı.[3]
Pandemi halen baskılanamaz şekilde sürüyorken güncel ve hızlı veri toplama işinin sonlandırılması ya da en azından “gevşetilmesi” girişimleri gerçekten çok dikkat çekici. Biz Türkiye’de gayet iyi biliyoruz ki, pek çok ülke bu veri toplama işini zaten şeffaf şekilde ve hakkıyla yapmıyor. Şüphe yok ki, bu eğilim başka ülkelere de yansıyacak. Peki, sonra ne olacak?
Görünen şu: Pandemi sona ermiş değil, ancak insan hayatının korunmasıyla ilgili en ufak bir derdi olmayan, para odaklı neoliberal sistemler artık virüsle “uzlaşıyor” ve giderek daha umursamaz bir şekilde insanları pandeminin yarattığı risk ve olumsuzluklarla baş başa bırakıyor.
Sonrası; ölen ölür, kalan sağları sömürmeye devam edebilelim yeter.
[1] https://covid19.who.int/
[2] https://www.wsws.org/en/articles/2022/02/03/deat-f03.html
[3] https://www.gazeteduvar.com.tr/ingiltere-karantina-dahil-tum-covid-kisitlamalarini-bu-ay-kaldiracak-haber-1552548