11.4 C
Ankara

Son terör eyleminin düşündürdükleri

Paylaş:

13 Kasım günü İstiklal Caddesinde meydana gelen terör eylemi, toplumumuzda büyük bir korku ve kaygıya yol açtı. 7 Haziran -2 Kasım 2015 arasındaki senaryo, yeniden sahneye mi konuluyordu? Bunu düşündürtecek pek çok emare vardı çünkü.

7 Haziran seçimlerinde AK-PARTİ büyük oy kaybına uğramış, Meclisteki çoğunluğunu yitirmişti. Bugün kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğuna göre, bırakın çoğunluğunu yitirmesini, oyları yüzde 30’un altını gösteriyor. Olağan koşullarda bir seçim yapılsa Cumhurbaşkanlığını da, Meclis çoğunluğunu da yitireceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bunu önlemek için o gün olduğu gibi, bugün de toplumun terörize edilmesinin, sonucu değiştirebileceği umuluyor.

2015 yılında sıcak para saltanatı sürüyor; dolayısıyla kitleleri kasıp kavuran ve oy tercihlerini köklü bir biçimde değiştirmeye başlayan derin bir ekonomik kriz yaşanmıyordu. Buna rağmen AK-PARTİ oylarında anlamlı bir düşüş meydana gelmişti. Bugün önü alınamayan derin ekonomik sarsıntı, yurttaşların siyasi tercihlerinde köklü değişikliklere yol açabilecek düzeyde gözüküyor. Bu yüzden kitlelerin güvenlik kaygılarını ekonomik kaygılarının önüne geçirmek, daha da elzem bir hal alıyor.

O gün işaret fişeğinin, iki polis memurunun PKK tarafından şehit edilmesiyle atıldığı iddia edilmişti; bugün altı yurttaşımızın yaşamdan koparılmasının faili olarak yine PKK terör örgütü gösteriliyor.

O gün Suriye’den ve Afganistan’dan gelen / getirilen göçmen sayısı bugüne göre bir hayli azdı. Bugün kentlerimiz sığınmacılardan geçilmiyor. Bu göçmen kalabalıkları arasında binlerce uyuyan terör hücresinin bulunduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Üstelik, SADAT gibi paramiliter örgütlerin taraftarlarını eğittikleri ve silahlandırdıkları biliniyor.

Özetle, halkımızın korku ve kaygılarını haklı çıkaracak çok sayıda emarenin bulunduğu ortada. Antik Yunan düşünürü, Heraklitos’un dediği gibi bir nehirde iki kez yıkanmanın mümkün olup olmadığını yaşayarak göreceğiz. Ama ben bu yazımda kitlesel bir sakatlık kaynağı olarak terör olgusunun niteliğindeki değişikliğe dikkat çekmek istiyorum

Savaş, pandemi, doğal afetler gibi kitlesel sakatlık kaynakları arasına son 50-60 yıl içerisinde terör eylemleri de eklenmiş gözüküyor. 20. yüzyılın ilk yarısına kadar terör eylemleri ya suikast niteliğinde gerçekleşiyor ya da askeri hedeflere yöneltiliyordu. Masum insanlara yönelik kitlesel terör eylemlerine pek rastlanmıyordu. O zaman terör örgütleri daha çok, kendi kararlarını kendileri verebilen bağımsız örgütler niteliğindeydi. Örneğin, Çarlık Rusya’sındaki Narodnikler daha çok Çarları veya önemli devlet adamlarını hedef alıyor; masum insanlara şiddet uygulamaktan kaçınmaya çalışıyorlardı. Diğer ülkelerde de benzer örneklere rastlıyoruz.

NATO’nun kurulması ve soğuk savaş yıllarıyla birlikte hangi iddiayla kurulmuş olursa olsun sağcı-solcu terör örgütleri, emperyalizmin güdümüne ve emrine girmiş bulunuyor. Açık veya gizli bir biçimde emperyalist merkezlerin gizli servislerince eğitiliyor, donatılıyor ve finanse ediliyorlar. Artık çağımızda bağımsız terör örgütünden söz etmek mümkün değil. Bu yüzden, masum insanlara ve sivil hedeflere yönelmeme gibi kendilerince belirledikleri ilkesel değerleri terk etmiş bulunuyorlar ve mümkün olduğunca dehşet ve korku salmayı, kaos yaratmayı, zarar vermeyi hedefliyorlar. Yüzlerce masum kişinin yaşamını yitirmesine ve sakatlanmasına yol açan intihar saldırıları, canlı bombalar, gelişi güzel silahlı taramalar hep bu dönemin eylem biçimleridir.

Genellikle kitlesel ölümlere yol açan olaylarda yaşamını yitiren insan sayısının en az iki mislinin de sakat kaldığı kabul ediliyor. Örneğin, birinci Evren Paylaşım Savaşında 20 milyon insan ölürken 50-60 milyon insanın sakat kaldığı tahmin ediliyor. 1970- 80 arasında 15 bini aşkın insanımız terör eylemleri nedeniyle yaşamını yitirmişti. Sayısını bilmiyoruz ama, onun en az iki misli insanımızın da sakat kaldığını tahmin ediyor ve gözlemliyoruz. 7 Haziran 2 Kasım tarihleri arasındaki yaklaşık beş ay içerisinde kitlesel terör eylemlerinde 862 insanımız ayamızdan ayrılırken iki bine yakın insanımız sakatlandı. Bu sayılar da gösteriyor ki, terör, artık kitlesel ölüm ve sakatlık kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Bu vesileyle amacı ve iddiası ne olursa olsun, bütün terör eylemlerini nefretle ve şiddetle kınıyorum. Çünkü terör, acımasızlığın, vicdansızlığın, insan düşmanlığının ve ahlaksızlığın dip noktasıdır.

Dostça kalın.

Yazar hakkında:

Turhan İçli Kimdir: 1955 yılında Sivas’ta doğdu. 10 yaşında geçirdiği kaza sonucu kör oldu. ODTÜ Sosyoloji ve A.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını A.Ü. Sosyal Hizmet Bölümünde yaptı. 1974’ten beri örgütte engelli hakları mücadelesi içerisinde yer aldı. Altı Nokta Körler Derneği, Türkiye Körler Federasyonu ve Engelliler Konfederasyonu başkanlıkları yaptı. 15 yaşından itibaren sosyalist hareket içerisinde yer aldı. 12 Eylül zindanlarında yattı, işkenceli sorgulardan geçti. İki sosyalist partinin merkez komitesi ve CHP Parti Meclisi Üyesi oldu. Siyaset ve engelli hakları konusunda yüzlerce makalesi, araştırmaları ve 2 kitabı bulunuyor. Halen arabuluculuk ve serbest avukatlık yapıyor.

Turhan İçli
Turhan İçli
1955 yılında Sivas’ta doğdu. 10 yaşında geçirdiği kaza sonucu kör oldu. ODTÜ Sosyoloji ve A.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını A.Ü. Sosyal Hizmet Bölümünde yaptı. 1974’ten beri örgütte engelli hakları mücadelesi içerisinde yer aldı. Altı Nokta Körler Derneği, Türkiye Körler Federasyonu ve Engelliler Konfederasyonu başkanlıkları yaptı. 15 yaşından itibaren sosyalist hareket içerisinde yer aldı. 12 Eylül zindanlarında yattı, işkenceli sorgulardan geçti. İki sosyalist partinin merkez komitesi ve CHP Parti Meclisi Üyesi oldu. Siyaset ve engelli hakları konusunda yüzlerce makalesi, araştırmaları ve 2 kitabı bulunuyor. Halen arabuluculuk ve serbest avukatlık yapıyor.

━ bu yazardan

İmamoğlu Kararının anlamı: ‘Şaşkın Ördek Sendromu’

Merhaba, bu yazımda Sn. İmamoğlu için verilen hapis ve siyaset yasağı kararını...

Bakalım, Türkiye Noterler Birliği Yasaları Çiğnemeye Devam Edecek mi?

Merhaba, Bu köşede yayımlanan “Türkiye Noterler Birliği, Tüm Dünyaya Meydan Okuyor” başlıklı yazımda,...

3 Aralık Dünya Engelliler Günü Kutlanabilir mi?

Merhaba, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981-1991 yılları arasını “Dünya Engelliler On Yılı”; bu...

Ektiğimiz Tohumlar Meyvelerini Veriyor

Merhaba, Bu yazımda sizlere Ankara’da yapılan anlamlı ve göğüs kabartıcı bir ödül töreninden...

Güç Odaklı Paradigmadan İnsan Odaklı Paradigmaya Geçiş

Merhaba, bu yazımda insanlık tarihi içerisinde güç ilişkileri bağlamında paradigma değişiklerine dikkat...

Türkiye Noterler Birliği körlerin imza sorunu hakkında dünyaya meydan okuyor

Yazıma neden böyle bir başlık attım? Zira, 17 yıldan beri körlerin imzalarının...

Sakatlık tanımına ilişkin bakış açımızı değiştirmeliyiz

Ülkemizin, sakatlık ve sakatlar konusundaki bakış açısını, köklü bir eleştiriye tabi tutmaya...

Başta Altılı Masa olmak üzere tüm muhalefet bloklarına sesleniyorum: Türkiye’yi yeniden inşa sürecinde engellileri göz ardı etmeyin!

AK-PARTİ hükümetleri döneminde, özellikle 5378 sayılı Engelliler Kanunu’nun yürürlüğe konulduğu 2005 yılından...

Ak-Parti, İktidarını Yirmi Yıldır Ne Sayede Sürdürebiliyor?

Ak-Parti, çok partili siyasal yaşama geçtikten sonra iktidarda kalabilen en uzun ömürlü...

Yoksulluk ve sakatlığın ortak toplumsal niteliği

Bu yazımda yoksulluk ve sakatlığın ilişkilerini ve ortak niteliğini ele almak istiyorum. Konumuz...

Engellilerin Siyasal Yaşama Katılma Haklarının Hukuksal Dayanakları Nelerdir?

Tüm yurttaşların yasaların yapımına ve devlet yönetimine katılma haklarını düzenleyen ilk belge...

Engellilerin siyasal katılma hakkını sınırlandıran etmenler nelerdir?

Gelir, meslek, eğitim, cinsiyet, yerleşme biçimi, göç, yaş ve sınıfsal konum gibi...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz