12.3 C
Ankara

‘Bob’ Hasan, Veysel Eroğlu ve Yağmalanan Türkiye

Paylaş:

Endonezya’daki takma adı Mohamad “Bob Hasan”dı. Java’ya taşınan Çinli bir tüccarın oğlu olarak Kian Seng’de doğmuştu. Kazançlı kaçakçılık operasyonları ve ordudaki bağlantılarıyla yükseldi ve Devlet Başkanı Suharto’nun kerestecilik ve dolayısıyla yağmur ormanlarının katledilmesi işindeki en güvenilir adamı oldu. İngiltere’nin iki katı büyüklüğünde bir alan olan 130 milyon dönümlük bir bölgeden aslan payını kapanlardan biriydi. Hasan, Suharto’nun yolsuzluk ağının merkezindeki örümcek olarak, hem düzenleyici konumunu sürdürdü, hem de muhteşem bir kişisel servet oluşturdu.

Amerikalı gazeteci-yazar Fred Pearce’nin “TOPRAK YAĞMASI” adlı kitabında dünyadaki bu yağma-talan hikayeleri anlatılır. Endonezya’da da kalkınma, dünyadaki en büyük, en sistematik ve acımasız toprak gaspı operasyonlarından biri üzerine kuruldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Suharto, binlerce adadan oluşan geniş ülkesinin ormanlık alanlarını “devlet ormanı” ilan etti. “ULUSAL KALKINMA” için kullanılacaklardı. Elbette bu, kitleleri kandırmak için kullanılan bir yalandı.

Suharto’nun akıl hocalığını, “Berkeley Mafyası” olarak bilinen bir grup ABD eğitimli Endonezyalı ekonomist yapıyordu. Suharto, devlet ormanlarında ailesini, arkadaşlarını ve generallerini büyük tavizlerle ödüllendirdi. Başkanın desteğine sahipseniz, istediğiniz bölgeyi alabilirdiniz. İşgücü ihtiyacını da yine Suharto’nun desteğiyle Java gibi yoğun nüfuslu adalardan binlerce insanı taşıyarak çözdüler. Eski bir Hollanda sömürge stratejisiydi. Bugün Türkiye’ye doldurulan yüz binlerce Afganlı, Iraklı, Suriyeli, Somalililere bir de bu gözle bakınız.

Milyar dolarlık kâğıt hamuru değirmenleri inşa ettiler. İsveç, Japonya, Kanada, ABD, Almanya ve İngiltere’den makineler getirdiler. Ancak bu kovboy ekonomisi hem orman sakinleri hem de çevre için bir felaketti. Yağmur ormanlarının katledilmesi üzerine kurulmuş bir ekonomiydi bu.

Suharto, 30 yıllık yönetimi sırasında komünizme karşı bir siper olarak Batı’nın sarsılmaz desteğine sahipti. Ancak soğuk savaş sonrası bir dünyada artık komünizme karşı bu sipere ihtiyaç yoktu. Keresteciler ve orman yağmacıları iflas edemeyecek kadar büyümüşler ama aynı şey Suharto için artık geçerli değildi. Endonezya’nın mali krizi tırmanırken, para birimi çökerken, binlerce insan hayatını kaybederken ve isyanlar Cakarta sokaklarını doldururken 1998’de istifa etmek zorunda kaldı. Suharto, 15 milyar dolar olduğu tahmin edilen bir aile servetiyle Jakarta’daki müstahkem villasına emekli oldu. On yıl sonra öldü.

Hocasının gidişiyle “Bob Hasan”ın da yıldızı söndü. 2001 yılında dolandırıcılıktan ve 250 milyon dolarlık devlet fonunu kötüye kullanmaktan suçlu bulundu; hapse atıldı.

Endonezya genelinde ormansızlaşma oranı Suharto sonrası da artarak devam etti. Ormansızlaşma 1998’den sonra ikiye katlandı. Neoliberal kapitalist düzende emperyal kartellerin taktikleri üç aşağı beş yukarı tüm dünyada aynı. Vücut dilinden anlayan bürokratlara ve ülkelerini uluslararası kartellere açarken “milliyetçilik masalları” anlatacak iktidarlara ihtiyaçları var.

Türkiye’ye dönelim…

John McCluskey, Kazdağları ekosisteminde 347 bin ağacı kesen Kanadalı Alamos Gold şirketinin CEO’su, “Biz kesmedik” dedi.

30 Ekim 2020 tarihinde yatırımcılarla yaptığı toplantı sırasında, bir soru üzerine şunları söyledi:

“O ağaçlar şirketimiz tarafından değil, Türkiye Cumhuriyeti Orman Bakanlığı tarafından kesildi. Türkiye’de hiçbir şirketin ağaç kesme hakkı yoktur. O ağaçları bizzat devlet kesti. Sonra kesilen ağaçları topladılar ve sattılar. Bu ağaçlardan elde edilen tüm geliri de devlet aldı. Bununla bizim hiçbir ilgimiz yoktu.”

McCluskey doğru söylüyor. Evet o ağaçları kestiren başında Veysel Eroğlu’nun olduğu Orman Bakanlığı’ydı. Ağaçları Orman Bakanlığı kestirdi ama tüm geliri devletin aldığı konusu yanlış. Çünkü ağaçların kesilmesi işini yandaş şirketlere yaptırıyorlar.

Burada Veysel Eroğlu’na bir parantez açmak lazım. Çünkü Eroğlu, gelmiş geçmiş en büyük “ORMAN KATLİAMCISI BAKAN” olarak tarihteki yerini aldı. Erdoğan tarafından 2007 yılında Çevre ve Orman Bakanı olarak Osman Pepe’nin yerine atandı. Çünkü Osman Pepe, Manisa – Çaldağı’nda nikel madeni için yüz binlerce ağacın kesilmesine onay vermiyordu. Çaldağı nikel madeni sonradan FETÖ’cü olduğu belirtilen VTG Holding’in İngilizlerle ortak projesiydi. Üzüm diyarı Gediz Ovası’nın ve Manisa’nın kalbine sokulan bir hançerdi. Eroğlu göreve geldi ve Çaldağı’nda katliam başladı. Daha sonra Eroğlu, 2011-2018 yılları arasında Orman ve Su İşleri Bakanı olarak görevine devam etti. Yani tam 11 yıl ormanlardan sorumlu oldu. Eroğlu sadece vahşi madencilik için değil otoyollar, hava limanları, köprüler diyerek milyonlarca ağacın kesilmesinden sorumlu bir siyasi kişiliktir.

Ormanlarını kestiren, dağlarını parçalatan, ülkesini uluslararası kartellerin ham madde deposu haline getiren bir ülke olursanız; ülkenizi SÖMÜRGE MADENCİLİĞİNİN bir üssü haline getirirseniz Alamos Gold’da gelir, Centerra’da, El Dorado’da gelir, SSR Mining’de…

Türkiye çok tehlikeli sularda yol alıyor. Ne siyasetçiler tam olarak farkında ne de vatandaşları uyarması gereken medya.

2021 yılının Temmuz-Ağustos aylarında Ege ve Akdeniz’de meydana gelen yangınlarda 181 bin 393 hektar orman yandı. 254 bin futbol sahasına denk geliyor. Yangınlar üç hafta boyunca kontrol altına alınamadı. Yetkililer ve sorumlular Yangın Eylem Planı hazırlamadığı gibi, Türk Hava Kurumu’nun çalışabilir durumda olan yangın söndürme uçaklarını saf dışı bırakmıştı. Bu durum Sayıştay raporlarında da yer aldı.

Millet yangınların şokunu yaşarken, yaralarını sarmaya çalışırken, gerekli analizler yapılmadan, “Yanmış ağaçları kesiyoruz” denerek yaş ve yanmamış ağaçlar da kesildi. Ağaç kesim işlemleri özel şirketlere verilmiş, özellikle Muğla’da ‘vahşi kesim’ işlemleri had safhaya ulaşmıştı.

Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey hakkında “görevi kötüye kullanma ve temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak” iddialarıyla suç duyurusunda bulunuldu.

Bitmedi; gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu, büyük orman yangınlarından sonra adına “orman emvali” denilen odun, direk, kereste gibi ürünlere dönüşen orman değerlerinin satışında büyük vurgun yapıldığını yazdı. Yangın alanlarının apar topar yandaş şirketlere verildiğini; emval değerlerin 7 milyon metreküp düşük gösterilmesinin yanı sıra, metreküpü 2500 TL olan tomrukların ortalama 100 TL’den satıldığını anlattı.

CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın verdiği soru önergesinden, 2017 yılında 95 bin metreküp ağaç kesimi yapılan Trabzon’da 2020’de 432 bin metreküp, 2021 yılında da 471 bin metreküp ağaç kesimi yapıldığını ve Türkiye genelinde 2014-2015 yılına kadar yılda ortalama 7-8 milyon metreküp olarak gerçekleşen ağaç kesim miktarının 2021 yılında 30 milyon metreküpün üstüne çıktığını öğrendik.

Türkiye açısından konu sadece ormanlar değil. Tehlike çok daha büyük. Türkiye kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına her bir köşesi yağma-talan madenciliğinin oyun alanı haline getirilmiş durumda. Türk Lirası diplerde, maliyetler çok düşük. Gözünü kırpmadan dağları parçalayacak ve kirli işleri yapacak ve sömürülecek ucuz iş gücü Endonezya’da olduğu gibi bolca var. Hiçbirisi tesadüf değil.

Yanlış ekonomi politikaları, yaşanan büyük ekonomik krizler ve krizlerden çıkış için ormanlar dahil tüm ülke kaynaklarının meta olarak görülüp satılığa çıkarılması. Türkiye bugün “milliyetçi” olduğunu iddia eden bir iktidar tarafından satılığa çıkarılmış durumda. Tehlike çok büyük…

Yazar Hakkında

İbrahim Gündüz: 18 Aralık 1965 yılında Ünye’de doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında stajyer olarak girdiği Güneş gazetesinde başladı. Gece muhabiri, belediye muhabiri, siyasi parti muhabiri, diplomasi muhabiri ve parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Kanal D Parlamento Muhabiri olarak çalışırken, artık kendisi için bir çalışma ortamı kalmadığını düşünerek 2018 yılında görevinden ayrıldı. Türkiye’deki vahşi, kimyasal, yıkıcı ve talancı madenciliği anlatan “Altın Ölüm” ve “Altın Girdap” kitaplarını yazdı. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zuhal Yeşilyurt Gündüz’le evli, Aşkın ve Barış adında iki çocuk babası.

İbrahim Gündüz
İbrahim Gündüz
18 Aralık 1965 yılında Ünye’de doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında stajyer olarak girdiği Güneş gazetesinde başladı. Gece muhabiri, belediye muhabiri, siyasi parti muhabiri, diplomasi muhabiri ve parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Kanal D Parlamento Muhabiri olarak çalışırken, artık kendisi için bir çalışma ortamı kalmadığını düşünerek 2018 yılında görevinden ayrıldı. Türkiye’deki vahşi, kimyasal, yıkıcı ve talancı madenciliği anlatan “Altın Ölüm” ve "Altın Girdap" kitaplarını yazdı. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zuhal Yeşilyurt Gündüz’le evli, Aşkın ve Barış adında iki çocuk babası.

━ bu yazardan

Neye ve neden karşıyız?

Son zamanlarda doğanın yağma-talanına karşı çıkan haberler ve yayınlar yapan arkadaşlarımızın zaman zaman kullandığı bir cümle var: “Madenciliğe karşı değilim ama Batı’daki gibi yapılsın…” Madenciliğin...

Finale kalkan uçak

Osmaniye’de üç öğrenci BİR TABLDOT YEMEĞİNİ birlikte yiyor… Eskişehir’de 6 yaşındaki Elif AÇLIKTAN...

Vahşi madencilik kıskacındaki ‘Lapseki’

Bu kez haber Lapseki’den geldi… Birgün’den Gökay Başcan’ın haberinden öğreniyoruz ki, Nurol...

‘Buray’ ve Recep İvedik’ talana karşı

Kim tutar köklerimi? Sarıp besler toprak gibi Kim verir sana nefes? Dalındaki yaprak...

Altın Madencileri Başkanı Mehmet Yılmaz’a cevabımdır

Adına “Altın Madencileri Derneği” denilen, gerçekte Türkiye’nin yaylalarını, meralarını, ormanlarını, köylerini ve...

Murat Dağı, siyah akan Gediz, türbana yasal düzenleme ve öldürülen çevreciler

25 Ekim 2022 Salı günü Birgün Gazetesi’nde dikkat çeken bir haber yayınlandı. Murat...

“KADER”

Yine “kader” yine “fıtrat” dediler… 20 yıldır dedikleri gibi… Sayıştay raporunda bile açık...

Sorumlunun olmadığı bir ülkede adına ‘kaza’ denilen katliamlar

Takvimler 20 Ağustos 2022’yi gösterirken, Gaziantep’te ve Mardin’de katliam gibi iki kaza...

Barselona’nın balıkları ve Toros Dağları

2010 yılı Temmuz ayında eşim Zuhal’le birlikte Barselona’nın ünlü Rambla bulvarından yürüyüp...

Bir bakanın altın rüyası ve Örencik’ten yükselen çığlık

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank… Sık sık altın madenlerini ziyaret ediyor…...

Neoliberal talana karşı direniş: Siyanürlü altın madenciliği, vahşi madencilik ve kaçınılmaz mücadele

Milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, şirket ve bakanlık yetkilileriyle birlikte bir salona...

Sezgin Baran Korkmaz, 234 milyar dolarlık kara para ve Magnitsky Yasası

Sözcü Gazetesi’nde Uğur Dündar yazdı… ABD Adalet Bakanlığı 2019 yılında Türkiye’den Sezgin Baran...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz