12.4 C
Ankara

Cüceler de sever!

Paylaş:

Güzel kadın, çirkin erkek aşkı (erkeğin umutsuz aşkı daha çok) yalnızca halk söylencelerinin, aşk efsanelerinin değil edebiyat metinlerinin de vazgeçilmez temalarından. Antik Yunan’dan Rönesans’a uzanan dönemde özellikle insan bedeninin (savaşçı olarak erkeğin daha çok) kusursuzluğuna övgüyle dolu bir birikim var üstelik geride. Kendisini daha çok heykelde gösteren ama resim sanatında da karşılığını bulan bu yönelimin karşısında, ‘kusurlu’ olarak tanımlanan bir bedene sahip olmanın ruhlarda yarattığı tahribata dair derinlikli anlatı ise edebiyatın üzerine vazife oluyor haliyle.

Bu anlatıların zirvesinin bir yamacında Victor Hugo’nun “Notre Dame’ın Kamburu” romanı duruyorsa, diğer yamacında Edmond Rostand’ın sahne eseri olarak kaleme aldığı “Cyrano de Bergerac” olmalı. Parisli şair, oyun yazarı ve aynı zamanda bir savaş kahramanı olan Cyrano de Bergerac’ın gerçek hikayesinden yola çıkarak oluşturulan bu eser 1897’de kaleme alındı. Bugüne kadar sinemaya en çok aktarılan eserlerden birisi aynı zamanda. En meşhur uyarlamaları ise Michael Gordon’un yönettiği Carl Foreman’ın senaryosunu yazdığı 1950 tarihli yapım ile Gérard Depardieu’nün Cyrano De Bergerac rolünde unutulmaz bir performans sergilediği 1990 tarihli olan filmdir bana göre. Bizim kuşak için ’90 tarihli yapımın yeri ayrıdır. Bu tür klasiklerin büyüsü de her dönem ve kuşak için yeniden üretilebilir olmaları, her dönem için geçerli bir anlam taşımaları kuşkusuz.

Oysa eserin hikayesi basittir. Cyrano de Bergerac savaşçı kişiliği kadar etkileyici konuşma yeteneğiyle de tanınan birisidir. Yukarıda bahis konusu olan fiziksel kusuru ise burnunun fazla büyük olmasıdır. Bu durum bütün özgüvenini alt üst eder ve kuzeni Roxane’e olan aşkını itiraf etmez uzun yıllar boyunca. Derken Cyrano’nun emrindeki yakışıklı asker Christian ve Roxane birbirlerine tutulurlar. Ancak Christian’ın ağzı laf yapmadığı için onun mektuplarını Cyrano kaleme alacak Roxane de bu duygu yüklü satırların sahibini yanlış bilecektir. Savaş çıkıp iki adam da askere gidince bile bu durum devam eder.

“Aşk ve Gurur”, “Kefaret”, “Hanna”, “Anna Karenina” gibi iyi filmlere imza attıktan sonra “Pan” gibi bir curcunayı, “En Karanlık Saat” gibi bir propaganda filmini de kariyerine ekleyen, en nihayetinde geçen yıl izleyip kahrolduğumuz “Penceredeki Kadın” ile kariyerinin dibine inen Joe Wright bu klasik hikayede kendisi için bir çıkış fırsatı bulmuş olacak ki, yeni bir uyarlama ile karşımızda. Hakkını yemeyelim, en azından son filmi düşünüldüğünde hayli yukarılara doğru atılmış bir adım bu. Ki film dört BAFTA ve bir Oscar adaylığı bile kazandı.

Yukarıda da değindiğim gibi her döneme uyarlanabilecek evrensel bir anlatıya sahip “Cyrano de Bergerac”. Wright, IMDB’ye göre 2002’deki bir oyunculuk deneyimi dışında sinemaya dair bir kaydı bulunmayan Erica Schmidt’e emanet etmiş “Cyrano”nun senaryosunu. Zaten senaristin hikayeyi değiştirmek gibi bir iddiası da yok. Olay akışının ana durakları tamamen yerli yerinde. Karakterleri bugüne yorumlamış ama daha çok. Örneğin, Cyrano’nun uzun burnunu çıkarmış, onu bir cüceye dönüştürmüş. Christian’ı ve Cyrano’nun komutanını siyah yapmış. Roxane’in bazı diyaloglarını küçük feminist dokunuşlar eklemiş. Cyrano ve Roxane arasındaki akrabalık bağını kaldırıp hemşeri yapmış ikiliyi.

Peki, bütün bu müdahaleler olmuş mu? Bence olmuş. Özellikle “Game of Thrones”tan tanıdığımız Peter Dinklage yepyeni bir Cyrano yorumu katıyor hikayeye. Bedenin eksiğinin, dilin ve dehanın varlığıyla giderildiği bir yorum bu. Son dönemin dikkat çeken iki oyuncusu Haley Bennett ve Kelvin Harrison Jr. da ona eşlik etmeyi başarıyorlar.

Her ne kadar müzikal sinema ile aram pek iyi olmasa da, buradaki kullanımın kararında olduğunu ve filmi güçlü kıldığını ifade etmeden geçmeyeyim. “Cyrano”, her dönemin “çirkinler de sever” hikayesi bir bakıma. Bu kez Joe Wright’ın elinde “cüceler de sever” haline dönüştürülüyor ve bir kez daha “gerçek aşkın gücü” karşısında durulamayacağını salık veriyor!

Bu kadim hikayenin, yeni yorumunun sınıfı geçtiğini söyleyebiliriz. Perdede film görmekte inat edenler için bu haftanın görülmeye değer yapımlarından…

━ bu yazardan

Kutsalda açılan bir gedik: Obi-Wan Kenobi

“Obi-Wan Kenobi” dizisi için masa başına oturmadan önce “Star Wars” hayranlarının ne...

Korktuğunuz şeye dönebilirsiniz!

Toplumsal kırılma anları, korku sinemasının en sevdiği ortam. En azından öyleydi. Toplumsal...

Pek masum değil gibiler

Eskil Vogt, son olarak “Dünyanın En Kötü İnsanı” filmiyle adından söz ettiren...

Zorlama şeyler!

“Stranger Things”, Netflix’in küresel bir güç olmasında öne çıkan yapımlardan birisi. Şirket...

Ankara’da cadılar bayramı!

Her yıl kadın sinemacıların, onların ürettikleri filmlerin buluşma noktası olan Uçan Süpürge...

Vasatlıklar içinde…

Bu hafta sinema salonlarına uğrayan sekiz film arasından yazacak düzgün yapım bulmak...

Erşan Kuneri: Zaman ve mekan!

Cem Yılmaz’ın Netflix için çektiği dizisi “Erşan Kuneri”nin yedinci bölümünün sonlarında, Erşan...

Marvel evrenine Sam Raimi dokunuşu

Marvel filmleri bir ‘evren’e dönüşmezden önce, daha yolun başındayken kapıları açan isimlerden...

‘Kuzeyli’: Hangi zamanın gerçeği!

Henüz kırkına basmamış Robert Eggers, yakın geleceğin gözde yönetmeni olacak belli ki...

Bir skandalın otopsisi!

Netflix’te şu sıralarda çok popüler olan “Bir Skandalın Anatomisi” (Anatomy of a...

Aşure sever misiniz?

Sinema salonlarına meftun olanlar için, bahar ayları biraz sıkıntı demektir. Özellikle de...

O kadar da derin değil

Erotizm, cinsellik, kıskançlık vb. temaları ya da bunlar üzerine inşa edilmiş gerilim...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz