25.8 C
Ankara

Yine çıplak arama skandalı

-

PAYLAŞ:

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu açıkladı, Tokat T Tipi Cezaevi’nden çıplak arama ile ilgili şikayetler aldıklarını bildirdi. Gergerlioğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, hak ihlallerine ilişkin açıklamalarda bulundu, şunları söyledi:

MECLİS İNSAN HAKLARI BAŞKANLIĞI GÖREVİNİ YAPMIYOR: Gündemimizde ağır hak ihlalleri var bunları neden her hafta gündem ediyorum çünkü Bakanlıklar görevini yapmıyor, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı görevlerini yapmıyor. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı da görevini yapmıyor. İş bizim gibi insan hakları savunuculuğu üzerine siyaset yapan siyasilere düşüyor ve yoğun bir şekilde hak ihlallerini gündem ederek Bakanlıklar üzerinde bir baskı oluşturuyoruz, komisyonlar üzerine baskı oluşturarak hak talebinde bulunuyoruz. Bunu neden yapıyoruz? Kamu adına yapıyoruz! Millet adına yapıyoruz ve yapmamız gerekiyor çünkü bizim görevimiz milletvekilliği, milletin adına buradayız. Bu başvuruları yerde bırakacak bir insan değiliz.

ARSLAN CİNAYETİNİN ARKASINDA KİM VAR: Geçen hafta Kocaeli’nde dehşet veren bir cinayet işlendi. Ses Kocaeli Gazetesi sahibi Güngör Arslan katledildi. Yılların gazetecisi, Kocaeli’nin en deneyimli gazetecilerinden, iktidara muhalif, sol demokrat fikriyata sahip bir insandı, Güngör Arslan gazetesindeki odasında bir tetikçi tarafından vurularak öldürüldü. Herkes biliyor ki; o tetikçinin husumeti değildi bu! O tetikçinin arkasında kimler var? İşte bu aydınlatılmalı! İçişleri Bakanlığı’nı, Kocaeli Valiliği’ni, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nü göreve davet ediyorum. İktidara muhalif, iktidarın yolsuzluklarını, yağmalarını, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin talanlarını, ihale usulsüzlüklerini net bir şekilde korkmadan, yürekli bir şekilde gazetesinde yazan bir gazeteciydi Güngör Arslan. Çok kişinin dokunamadığı şeyleri yazabilen bir gazeteciydi. Güngör Arslan 3 kurşunla vuruldu ve tüm müdahalelere rağmen Kocaeli Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti! Güngör Arslan vuruldu ama bu olayın, bu cinayetin arkasındaki mesele aydınlatılmadan biz susmayacağız! Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu olarak bu cinayeti çok ciddi, arkasında çok önemli meselelerin olabileceği bir cinayet olarak görüyorum ve bir insan hakları savunucusu olarak ciddiyetle yoğun bir şekilde titizlikle takip edeceğimi de buradan herkese ilan ediyorum. Bilirsiniz ki biz hiçbir şeyi o günde bırakmayız, sonuna kadar takip ederiz, hiç kimse birtakım şeylerin üstünü örtbas edilebileceğini düşünmesin. Şu anda 2 kişinin tutuklandığını biliyoruz. Dosyada gizlilik kararı var ve tetikçi dışında kimin tutuklandığı açıklanmıyor, bir an evvel açıklansın. Ne oluyor? Ne bitiyor? Yakından takip etmek istiyoruz. Nedir bu gizlilik kararı? Neden? Bu konularda şeffaf bir şekilde soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na da buradan yakinen hatırlatıyorum.

BEKMEZCİ CİNAYETİ: Geçtiğimiz hafta göz göre göre gelen bir cinayet yaşandı. Bu bir hasta mahpusun İzmir Yeşilyurt Hastanesi Yoğun Bakımında hayatını kaybetmesi ile vuku bulan bir ölümdü ama bu sıradan bir ölüm değildi. Konuyu aylardır takip eden bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak bunun resmen zalimce, vicdansızca bir cinayet olduğunu düşünüyorum. Neden bu mahpusa zalimlik yapıldı? Neden bu mahpusun yakınlarına zalimlik ve vicdansızlık yapıldı? İşte bunu belgeleri ile dün Genel Kurul’da da açıkladım, şimdi de açıklama ihtiyacı hissediyorum çünkü bunlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu iktidarın zalimlikleri olarak unutulmaması gereken vakalardır, hiçbir şekilde unutmayacağız. Yusuf Bekmezci’nin ismini hiçbir şekilde unutmayacağım, Halime Gülsu, Muzaffer Özcengiz, Nesrin Gençosman, Mustafa Kabakçıoğlu’nun ölümlerini unutmadığımız gibi. Turgay Deniz’in ölümünü unutmadığımız gibi ve daha nice binlerce hasta mahpusun gariban bir şekilde hastane köşelerinde son nefeslerini verirken uğradıkları haksızlıkları bildiğimiz için susmayacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız herkes bunu çok iyi bilsin. Yusuf Bekmezci ne yaşamıştı; Yusuz Bekmezci 1 yıl 1 aydır cezaevindeydi, ağır bir ceza almıştı fakat çok haksız, hukuksuz bir yargılamaya geçilmişti çünkü Alzheimer hastasıydı, kalp, hipertansiyon, diyabet her hastalık vardı kendisinde en önemlisi Alzheimer vardı, mahkemede: “Şu soruma cevap ver.” Diyen hakime dönüp “Ben niye bu mahkeme salonundayım? Niye buradayım?” diye soran bilinç yetileri adeta kaybolmuş bir insanın ağır bir şekilde cezalandırdılar ve bu ağır cezaya paralel bir şekilde cezaevinde de her hakkını, hukukunu ayaklar altına aldılar. İnfaz erteleme alamadı, İstanbul ATK’ya gidemedi, Adli Tıp’a gidemedi sonunda ne mi oldu? Çok ağır bir hastaydı, bir basit operasyonda hemencecik yoğun bakımlık oldu! Kalbi durdu, bir katarakt ameliyatında kalbi durdu ve yoğun bakımlık oldu. Dediklerimiz gerçekleşiyordu, ağır hastayı tahliye etmedikleri için çok basit bir nedenden dolayı yoğun bakımlık olmuştu, bir hekim olarak durumu yakından takip ettim, hastaneye yetkilileri ile görüştüm, Bakanlık yetkililerine ulaşmaya çalıştım, bu zalimliğin bir an evvel bitmesi gerektiğini söyledim. Yoğun bakımlık olmuşsa en azından bir an evvel tahliye edilmesi infaz erteleme alması gerekiyordu ve torunu olan avukat konuyu takip etti, İzmir 2. A.C.M. hastanenin kişinin yoğun bakımda olduğu ve hayatından umut kesildiğine dair yazılarını nazar-ı itibare almadı, dikkate almadı ve illa “İstanbul ATK’dan rapor getirilsin.” Dedi. Ya hu mahkum değil ki hasta niye İstanbul ATK’dan haber bekliyorsun! Hastanenin raporu ortada İzmir 2. A.C.M. hakimi, biz bu işleri bilmiyor muyuz? Senin yaptığın iş nedir? Vicdanın rahat mıdır? Sonunda öldü bu adam! Nedir bu iş? Nedir bu rezalet? “İlla bana İstanbul ATK’dan rapor gelecek.” Mahkum mu bu adam? Tutuklu halen! Hükümözlü! Niye böyle bir rapor istiyorsun ısrarla? Yoğun bakımlık entübe hasta, ölümünü bekleyen bir hasta, başında jandarmalar bekliyor, yakınları yanına gidip bir dua bile edemiyorlar. Israrla, inatla tahliye etmedi, edebilirdi. Bu yetkisi vardı ve sonunda İstanbul ATK bile vicdana geldi, insafa geldi ve dedi ki “3 aylık infaz erteleme verdik.” 45. Gün infaz erteleme kararı verildi ve artık Yusuf Bekmezci dayanamıyordu, tüm hayati fonksiyonları dibe vurmuştu, biz infaz erteleme alındığını duyduğumuzda sevindik, en azından yakınları başındayken hayatına veda ederler. En azından yakınlarının onunla vedalaşma hakkı oluşmuş olur diye düşündük ama buna da izin vermediler. Çok zalimdiler, çok önyargılılar, çok vicdansızdılar. Torunu olan avukat şu gördüğünüz İstanbul ATK raporunu gönderdi. İzmir 2. A.C.M.’ye. Bakın bu da İzmir 2. A.C.M.’nin kararı, hepsini çok yakından takip ettim, İstanbul ATK 3 ay infaz erteleme vermesine rağmen İzmir 2. A.C.M.’si diyor ki: “Tutukluluğuna yoğun bakımda devam etsin.” Kardeşim zaten yoğun bakımdan çıkacak bir hali yok ki! Biz diyoruz ki Jandarmalar başından gitsin, tahliyesini verin en azından yakınları yoğun bakımda onunla vedalaşabilsin, başında bir Kur-an okusun vedalaşma hakkı denen bir hak vardır buna riayet edin. Zaten öleceği belli, 3 ay sonra tekrar tahliye durumunu kararlaştırmak üzere tutukluluğunun devamına karar verin. Şu zalimliğe bakın; ne 3 ayı adam ölüyor! 2 gün sonra öldü zaten! 48. Gün de öldü ve biz bunu eleştirdik, Yusuf Bekmezci’nin şu cinayet gibi ölümünü eleştirdik, bakın yüzlerinde hiçbir kızarma da yok! Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi yüzün kızarmıyor Sayın Bekir Bozdağ, Sayın Adalet Bakanlığı yetkilileri, Sayın Cezaevi Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yetkilileri hiç mi utanmıyorsunuz? Ben bütün meseleyi biliyorum, bütün ayrıntıları biliyorum, hiç mi utanmıyorsunuz yüzünüz kızarmıyor, bir açıklama yapmışlar bakın ne diyorlar? Sanki biz böyle bir şey söylüyoruz; benim söylediklerim belli. Yoğun bakımda yatan bir hasta İstanbul ATK raporuna göre tahliye edilmeliydi diyorum. Diyor ki hiç utanmadan bir acıkama yapmışlar: “Kişinin ceza infaz kurumunda vefat ettiği haberleri algı oluşturmaya yöneliktir ve yalandır.” Ey utanmaz yetkililer hiç yüzü kızarmayan bakanlık, Sn. Bekir Bozdağ biz öyle mi dedik sana. Cezaevinde mi öldü dedik! Ya hu insan bir döner benim dediklerime bakar ya! Benim söylediğimi yalanlarken bile yalan atıyorsunuz! Böyle bir utanmazlık dünyanın tarihinde hangi iktidar mensuplarında görüldü! Zaten kahredici işler yapıyorsunuz, biz açıklıyoruz tüm gerçeği belgelerle, beni yalanlamaya kalkarken de bir de üstüne söylemediğim sözü söyleyip yalan atıyorsunuz ve “Yalancı, algıcı” olduğumu söylemeye çalışıyorsunuz. Utanmazlığın bu kadarına da pes diyorum! Fakat bu yaptıklarınız yanınıza kar kalmayacak! Ulusal ve uluslararası düzeyde ben Yusuf Bekmezci’nin hakkını hukukunu her yerde söyleyeceğim. İşkenceyi Önleme Komitesi’ne de ileteceğiz. Adeta bir işkencedir mahpusa ve yakınlarına başka bir şey değildir! Sn. Bekir Bozdağ sizin anneniz babanız yok mu? Şu zalimlik karşısında hiç utanmadan nasıl yalana başvuruyorsun? Sen mi bu yalana başvuruyorsun senin bürokratların mı yalana başvuruyor? Annen baban yok mu senin? Senin baban vefat etse başında bulunamasan sen nasıl bir duygu halinde bulunursun? Yalan üstüne yalan atıyorsun, yeni Bakanlığa başladın selefinden de farklı değilsin. Onun da işi gücü her şeyi örtbas etmekti, yalan dolan atmaktı, iftira atmaktı, benim gibi Adalet Bakanlığı’nın tüm kirli çamaşırlarını ortaya seren bir vekile iftira, hakaret, yalandan başka bir şekilde cevap vermezdi Abdulhamit Gül. Yeni Bakan sen de mi aynı huyla devam edeceksin! Yok öyle, biz konuları çok yakından takip ediyoruz. Daha dur bu değil onlarca yalanınızı kirli çamaşırınızı açıklayacağım bugün! Daha durun! Biz konuları bilen insanlarız, afaki konuşan insanlar değiliz bunu çok iyi bilin.

NUSRET MUĞLAL’NIN DURUMU: Bakın bir başka rezaletiniz! Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en vahim görüntülerinden birisi! 86 yaşında bir adam Nusret Muğla! Abuk sabuk gerekçelerle tutuklanmış, cezaevinde daha sonra mahkum olmuş, bir daha çıkıp tekrar girmiş cezaevine ve hasta, yaşlı, cezaevinde duramayacak bir mahpus ve sonra ne oluyor biliyor musunuz? Bu kişi de cezaevinde hastalanıp hayatını kaybediyor! Göz göre göre bakın! Geçen hafta 2 tane 80 yaşını aşmış mahpus hayatını kaybetti! Orada durmamaları gerekiyordu, şu hali görüyor musunuz? Şu fotoğrafın üstüne benim zaten bir şey anlatmama ihtiyaç yok. Bir zavallı ihtiyar, iki büklüm ve bu ihtiyar cezaevinde o zindanda, o zor koşullarda ve beklenen sonuç ölüm! Peki hesap veren kimse var mı? Hayır yok! Bakanlık yetkilileri ne yapıyor? İşte Yusuf Bekmezci de olduğu gibi yalan dolan! At, tut! Başka bir şey bilmiyorlar! Biz susmayacağız. Bakın bizi cezaevlerine attınız, vekilliğimizi düşürdünüz, iftiralarınızı birilerinin iftiralarının çıplak arama ile ilgili bana yönelik hakaretlerin yalan olduğunu çok iyi bildiğini halde bütün bunları alkışladınız. Bizi zindanlara attınız ama çıktık o zindanlardan yine konuşuyoruz! İstediğinizi yapın! Umurumda değil! Ben bu dünyadan ziyade öte dünyada vereceğim hesaba bakıyorum Sn. Bekir Bozdağ bunu çok iyi bil. Şu anda kendi iktidarının tepelerindekilerine yaranmaya çalışabilirsin ama bil ki hepimiz öleceğiz! Hepimizin öleceği çok nettir! Allah’tan korkun ya! Yüzünüz kızarmıyorsa Allah’tan korkun, öte dünyadan korkun. Bu ne utanmazlıktır! Biz bunları affetmeyiz ve sözümüzü de esirgemeyiz bunu da çok iyi bilin! Selefine de bunu çok iyi sorabilirsin.

CEZAEVLERİNDEKİ HAK İHLALLERİ: Hak ihlallerine devam ediyoruz!  Yoğun hak ihlalleri geliyor, cezaevleri felaket halde! Bakın Düzce T Tipi Cezaevi’nden mahpus Ömer Sevinç ile ilgili bir şikayet. Eşi diyor ki: “Koğuşlar zaten çok kalabalık Covid-19 riski var, zaten istiapın üzerinde insanlar var ve doldurdukça dolduruyorlar. Covid riski var ama koğuşları üst üste, yerde yatanlar. Cezaevinde koğuşlar karıştırılıyor ve daha da kalabalık hale getirilip sağlıkları riske atılıyor. 8-10 kişilik koğuşta 25 kişi kalıyor.” Sn. Adalet Bakanı bunlara cevap ver! 8-10 kişilik koğuşta Düzce’de 25 kişi kalıyor hadi buna cevap ver!

– Tarsus 3 No’lu Cezaevi’nde Mehmet Zahir Bayar. Mahpus 20 dakika görüşüyor, siyasi mahpus olduğu için 10 dakikaya düşürülmüş. Adli mahpuslara görüntülü görüşme hakkı var, siyasi mahpus olduğu için Mehmet Zahir Bayar ve binlerce siyasi mahpus görüntülü görüşemiyor, hem mahpusa hem yakınlarına büyük bir zulüm! Ailesi anlatıyor diyor ki: “Az önce abimin görüşüne gittik Tarsus Cezaevi T3 A-5 Koğuşu’nda abim Mehmet Zahir Bayar’ın görüşüne gittik. X-Ray cihazından annem geçerken öttü gardiyanlar anneme dedi “Git içeri iç çamaşırını çıkar.” Bende annemin perişan halini görünce anneme tekrar geç dedim, tekrar geldi içeri girdi yine öttü yine dedi “Git iç çamaşırlarını çıkar kardeşim biz kabul etmiyoruz.”” Bir anne ya yaşlı başlı bir anne ne yapacak bu anne. Aile de kızmış görüşe girmemiş, bakın yaşanan bu. Vicdanınız el veriyor mu?

– Mardin Kızıltepe ile ilgili bir bilgi vermek istiyorum. Mardin Kızıltepe’de büyük bir skandal yaşanıyor. Koca ilçe bakın sanırım Mardin Merkez’den daha çok nüfusu var. Kızıltepe’de 7 gündür su kesintisi yaşanıyor. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, su yani su en temel ihtiyacımız, hepimiz biliyoruz vücudumuzun %80’i su, temel ihtiyaçlarınız su üzerinedir. 2021 yılındayız, teknoloji çağındayız halimiz bu arkadaşlar! Hiç kimse konuşmasın!

– Erzurum Cezaevi’nden de yine hasta mahpuslar ile ilgili çok şikayetler geliyor. Ünal Güneş tek kişilik hücrede kalıyor, ağır hasta, hipertansiyon, şeker, kalp hastalığı, iki kez anjiyo oldu, dilekçe vermesine rağmen ne tutuksuz yargılanıyor ne de tek kişilik hücreden alınıp normal koğuşa veriliyor. Tek kişilik hücrede adam ölse kimsenin haberi olmayacak, bir sürü hastalığı var, böyle bir sürü vaka anlattım, hala tek kişilik koğuşta tutmaya devam ediyorlar.

– Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Emirhan Karalar kardeşine ait telefon ile konuşurken konferans yoluyla annesiyle eşi tarafından görüştürüldüğü için disiplin soruşturması açılmış. Denetimli serbestlik süresi de dolmak üzere halen bir tahliye gelmemiş!

– Tokat T Tipi Cezaevi’nden de yine çok şikayetler alıyoruz. Çıplak arama, kadınlar ne diyor biliyor musunuz mahpus eşleri; “Açık görüşe gidiyoruz zaten yarım saat, yan yana oturmamıza müsaade etmiyorlar, karşılıklı oturuyoruz, sarılmak yasak, açık görüşe girerken çıplak arama yapıyorlar. Affedersiniz pedlere bile bakıyorlar. Bu kadar bizi böyle aşağılayan bir arama biçimiyle karşılaşıyoruz. Sırf görüşe gireceğiz, yarım saat görüş yapacağız diye çıtımız çıkmıyor.” Şu hale bakın! Peki bu kadar ince aramadan bir şey çıkıyor mu? Hiçbir şey de çıkmıyor! Hiçbir şey de çıktığını duymuyorum ama nedir? Zulmetsinler!

– Ramazan Durlanık KHK ile kamu görevinden ihraç edilmiş. Yargılanıyor ve daha sonra branşı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışmaya müsaitmiş orada çalışmaya başlamış. Milli Eğitim’den bir yazı gelmiş. İşten çıkarılması istenmiş Milli Eğitim tarafından. Pandemi nedeniyle işten çıkarmalar yasakmış ama buna rağmen çıkarılmış. İşsizlik maaşı için İşkur’a başvurmuş, işsizlik maaşı vermişler ama sonra faiziyle geri istemişler, bu da el mecbur ödemiş. “Bilgisayarda sende Kod 37 görünüyor.” Demişler. “Kod 37 tehlikeli mahlukatsın, sen bir işe giremezsin, sen Nazi muamelesi yapılmaya müstahak bir adamsın.” Demek isteniyor! 21. Y.Y.’da bakın bir devlet, hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlet vatandaşını uyduruk gerekçelerle KHK ile ihraç etmiş, özelde çalışmaya gayret ediyor. “Orada çalışamazsın.” Diyor Milli Eğitim pandemi olmasına rağmen çıkarıyor, işsizlik maaşı veriliyor “Onu da geri vereceksin.” Ne yapsın ölsün mü bu adam? Sürenerek mi ölsün? “Yurtdışına da çıkamazsın, seni süründürerek öldüreceğim.” Diyor, vicdansızlığın bu kadarı! Ben bunlar karşısında susarsam ben de Ömer Faruk Gergerlioğlu değilim! Nasıl susabiliriz bunların karşısında? Böylesine vicdansızlık ve zalimliklerin karşısında susmamız mümkün mü?

– Remzi Bayram o da yine uzun süredir cezaevinde, Siverek Cezaevi’nden Maraş Türkoğlu’na sevk edilmiş ve orada da devletin haline bakın; disiplin cezaları yok bu kişinin fakat Maraş Türkoğlu cezaevi ki bizim açımızdan sabıkalı bir yer, çok ağır baskıcı uygulamaları nedeniyle disiplin cezası olmamasına rağmen koğuşa alınması gerektiği halde kişiyi Adalet Bakanlığı’ndan gelen sözel bir telefonla tek kişilik hücreye koymuşlar. Müdür doğru konuşmuyor, disiplin cezası var. Dosyasına bak disiplin cezası yok! Bize kardeşi başvurmuş diyor ki: “Can güvenliğinden endişe ediyoruz tek kişilik hücrede bundan ötürü ortada var olan bu hukuksuzluğa karşı Bakanlığın sözlü talimatına dayanan yöneticilerin uygulamasının çözülmesi için sizlerin desteğine ihtiyacımız var ve kamuoyuna lütfen bildirin.” Biz de görevimizi yapıyoruz.

– Kıbrıs’taki bir Kürt vatandaşımız ile ilgili bir şikayet. Kıbrıs’ta Fırat Algun isimli bir öğrenci arama esnasında bir kitap ile yakalanmış ve 5 yıldır Kıbrıs Devleti’de onu Türkiye’ye göndermiyormuş, Fırat Algun son derece perişan, hukuksuz bir uygulama olduğunu söylüyor ve arkadaşları da bize başvurmuş. Diyorlar ki: “Toplamda 6-7 sene Kıbrıs adasında dışarı çıkamıyor ailesi ve kendisi mağdur. Suçsuz olmasına rağmen suçunu kabul etmesi ve para cezası verilip bu olayın bitirilmesi bekleniyor tabi hep böyle olmuyor son ana kadar yukarıdan gelen bir karar tüm dengeleri değiştiriyor, Kürt öğrencilerine rağbet görülen bu durum arkadaşlarımız hukuksuzca bu üstü kapalı olaylar yüzünden alınıp tutuklanıyor. Bir öğrenci kitlesi desteği olmasa bu sebepten dolayı cezaevine bile atılabiliyor. Çok trajikomik  6-7 sene bir cezaevinde yatarsın suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışırsın.” Diyor bize başvuranlar.

– Vahim bir başvuruyu bir yaşlı anneden aldık. Uzun süredir gündeme getirdiğimiz anne baba tutuklulukla ilgili vahim bir durum hakkında Mehmet Meleş Çorum Cezaevi’nde annesi İzmir’de 82 yaşında yaşlı bir kadın: “Yıllardır gidip Çorum’da oğlumu göremiyorum, gelinim de cezaevinde. Gelinim ve oğlum mahpuslar, çocuklara biz bakıyoruz, perişan durumdayız. En azından yakın bir cezaevine gelsin de oğlumu göreyim.” Diyor fakat biz bunu defalarca gündeme getirdik hala bu nakil isteği yapılmıyor! Gelini Şakran Cezaevi’nde. Bu ailenin 3 tane çocuğu var, perişan durumdalar. Manisa’da ikamet ediyorlar. Siz Manisa’dasınız, çocukların annesi Şakran’da, babaları Çorum Cezaevi’nde, gidemiyorlar. Çocuklar perişan, Mehmet Meleş’in annesi perişan, “2015’ten beri oğlum tutuklu. Yasal hakkı olan sevkini yapmıyorlar, ben hem eşine, hem annesine hem çocuklarına uzak, hiç kimse gidemiyor. Ben çok yaşlıyım, çocuklar küçük, anneleri de hapsedildi, çok çaresizim ölmeden oğlumun nakli yapılsın İzmir’e. Size 3. Kez yazıyorum ama sevkimiz kasıtlı olarak yapılmıyor, üstelik hukuksuz olarak oğlum yıllardır hücrede tutuluyor. Belki 82 yaşında bir annenin son sözleri bunlar. Ben sizden razıyım Ömer bey ama bu zulmedenler huzur-u mahşerde hesabını versinler.” Diyor son sözleri ile o anne. Biz bu annelerin, gariban Anadolu evlatlarının haklarını yerde bırakmayacağız. Bu hukuksuz zalimlikleri buralardan ifşa etmeye devam edeceğiz.

– Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nin hukuksuz uygulamaları yüzünden 12 kişiye çıktı açlık grevi yapanlar. Çok vahim gelişmeler yaşanıyor, bize olan başvuruda Hüseyin Karadaş 6 yıldır tutuklu. Şiddete maruz kalıyor ve hastane hakları gasp ediliyor.

– Bir başka anne baba tutukluluk; yüreklerimizi yakıyor! Tuba Tuncer ve Mahmut Tuncer çifti yıllardır hapishanede! Mahmut Tuncer Salihli Cezaevi’nde, Tuba Tuncer Samsun Bafra Cezaevi’nde çocuklar perişan ve aile diyor ki; “Çocuklar perişan halde birtakım davranış bozuklukları oluşuyor çocukları zapt etmekte zorlanıyoruz. Kızımın ciğerleri hasta tedavisi kesilirse vereme dönüşme ihtimali var ve cezaevi şartları buna çok müsait değil damadım da tansiyon ve şeker hastalığı var. Çocuklara eşim, ben ve kızım bakıyoruz fakat eşim ve ben 58 yaşındayız şeker kalp hastasıyız kızım 26 yaşında ve damadımın dosyası Yargıtay’da.” en azından Yargıtay’da işlem görsün onaylansa bile çıkar ve çocukların başında en azından baba olur. Yargıtay’a böyle binlerce dosyayı hatırlatıyoruz ama inatla bakmıyorlar! Sonuç; boş yere cezaevlerinde yatan insanlar. Bir kısmı karı koca tutuklular, çocuklar perişan durumda. Ben nasıl olur bunları gündeme getirmem! Bu toplumun en büyük ve gizli yarası bu! Binlerce çocuk ortalıkta kimsesiz kalmış anne baba tutuklu perişan aileler, bozulan aileler, bütün bunlardan dolayı uyuşturucuya, alkole alışmış çocuklar, gençler, bu büyük bir toplumsal felaketi gösteriyor! Her gün böyle bir sürü vaka geliyor bize!

– Silivri 2 No’lu Cezaevi’nden şikayet var. Yeterli su verilmiyor, kantin yetersiz, muz ve portakal dışında meyve yok. Harp okulu öğrencilerine görüşme süreleri daha da aza indirilmiş ve yüz yüze telefonla görüşme hakkı harp okulu öğrencilerine yok! Buradan harp okulu öğrencilerinin mağduriyetini bildiriyorum, harp okulu öğrencilerinin anne babaları, kardeşleri ile birlikte olduğumu bu zulme karşı sonuna kadar mücadele edeceğime de tekrar ifade ediyorum.

– Sebahattin Gürbüz Bolvadin T Tipi Cezaevi’nde yatmakta ve denetimli serbestlik hakkı verilmemekte. Hala yatıyor, denetimli serbestlikler çok haksız hukuksuz bir şekilde verilmiyor yakinen takip ediyoruz bunları da gündeme getirmeye devam edeceğiz!

AYSEL TUĞLUK’UN DURUMU: Hak ihlalleri bitmiyor! Hasta mahpus Aysel Tuğluk ileri derecede bilişsel bozukluk olmasına rağmen hala Kandıra Cezaevi’nde tutuluyor. İnsanlar buna isyan ediyor, basın açıklamaları yapıyor, yasaya uygun basın açıklamaları ile tepkilerini dile getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Mersin’de bir basın açıklaması yapıldı, Mersin Barosu avukatları yaptı ve polisin büyük bir şiddeti ile karşılandılar, darp edildiler, gözlerine biber gazı sıkıldı her türlü hakarete ve küfre uğradılar. Yazıktır, insaf diyoruz bu ne vicdansızlıktır. Hasta mahpusu cezaevinden çıkarma sırf siyasi kimliğinden dolayı ve bu arada bir sürü hasta mahpus ölsün son 2 ayda 13 hasta mahpus öldü! Bütün bunları protesto etmek için Mersin Barosu avukatları yasal hakları olan bir basın açıklaması yapmaya kalksın uğramadıkları darp, yemedikleri hakaret küfür kalmasın! Bu ne rezalettir İçişleri Bakanı? Bütün bunların yanınıza kalacağını mı, hukuk önünde hesabının sorulmayacağını mı sanıyorsunuz? Bunların mutlaka hesabı hukuk önünde sorulacak şeylerdir! Yarın öbür gün hukuk gelecek!

━ diğer haberler

Memurlar.net’e kayyum atandı!

Her gün milyonlarca kamu personelinin ziyaret ettiği memurlar.net isimli internet sitesine, iki ortak arasındaki anlaşmazlık ve şirket hesaplarıyla ilgili usulsüzlük iddiaları nedeniyle kayyum atandı. Ankara...

MEB’nı Özer’e Dersim’de öğrencilere ajanlaştırma baskıları soruldu

Munzur Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi’nde kolluk güçlerinin ajanlık dayatmalarına karşı basın açıklaması yaparak aşağılayıcı ve onur kırıcı uygulamaların sonlandırılmasını istediler. HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü konuyu Meclis gündemine taşıyarak, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'e sordu.

Gazeteci Candemir’e Müzeyyen Senar davası:

"6-7 Eylül olaylarında Muzeyyen Senar vardı" diyen Gazeteci Oktay Candemir hakkında "Şahsın Aziz hatırasına hakaret" suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Candemir, soruşturma kapsamında emniyette ifade verdi.

10 Ekim’de katledilenler anıldı

Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren 104 kişi için yapılan anmada, “İsyanımızı ve öfkemizi büyüterek burada olacağız” mesajı verildi.

6 yaşında ‘evlendirilen’ H.K.G.’nin ifadesi çıktı

6 yaşında 'evlendirilen'.' ifadesinde, "Çocukların evlenmesi normal sanıyordum; Wattpad'den tanıştığım bir abla, 'devlet seni korur' dedi, kaçtım" dediği ortaya çıktı. H.K.G evlendirildiği kişi ile ilgili de şunları söyledi: "Kadir İstekli, evlendiğimizi söyledi, 'bu oyun kimseye söylenmez' dedi"
Önceki İçerik
Sonraki İçerik