11.8 C
Ankara

Siyasi Partiler Ne Anlatıyor? (1) Erdoğan’ın Özgül Ağırlığı

Paylaş:

Özellikle 15 Temmuz sonrası, hiçbir şey olağan şartlara geri dönememişken üzerine bir de küresel pandemi/yerel basiretsizlik şartlarında gelişen yeni bir olağan dışı dönem başladı.

Her birimiz uzun süreli bir sosyal depresyonun içinden ya da eşiğinden yeni bir karanlığa doğru birer birer zorla itildik. Bakmayın sosyal medyada her musibette kopan şaka tufanına, biraz zorluklarla baş etme yöntemi oldu bu, yoksa kimsenin pek öyle tadı yok.

Yerel seçimler sonrası oluşan iyimser enerjik hava hayatın akışı işinde usulca dağıldı. İnsanların bir kısmı kendinin ve toplumun sağlığını koruma kaygısı altında yaşayarak bir yıldan uzun bir zaman geçirdi; belki kendi ruh sağlıklarından olma pahasına…

Bu şartlar altında, en geç 2023’te, bir ihtimal 2022 ortalarında yapılması beklenen seçimlere doğru siyasi partiler için zaman daralıyor.

Mevcut siyasi partiler seçimlere nasıl hazırlanıyorlar? Neler söylüyorlar, ne anlatıyorlar? Seçim kampanyalarını son gün hazırlamayacaklarına göre, temel stratejileri ne olacak, nasıl bir iletişim dili kullanacaklar?

Şimdilik muhalefeti bir tarafa bırakıp önce iktidarla başlayalım. Çünkü mevcut siyasi yelpazede ne olduğu ne yaptığı, ne yapacağı, en doğru tabirle sağı solu en belli olmayacak parti AKP gibi…

Elbette “AKP diye bir parti mi kaldı; artık AKP yok, Erdoğan var” da denebilir, tümüyle haksız da olmaz. Dolayısıyla AKP’nin kurumsal söyleminin pek de önemli olmadığı, esas olarak Erdoğan’a odaklanmak gerektiği iddia edilebilir.

Bu itiraz, olan bitenin siyasi analizi ve gelecek projeksiyonu oluşturmak bakımından anlamlı gibi görünmekle birlikte yetersiz ve eksik. Erdoğan’ın partisi üzerindeki mutlak hakimiyeti tartışmasız; fakat uzun bir süredir partili sosyolojisinin Erdoğan üzerindeki belirgin etkisini de gözlemlemek mümkün. Evet, ortada bir siyasi organizasyon olarak AK Parti kalmamış olabilir, ama AK Partililer gayet güçlü biçimde ayakta! Üstelik partisiyle olan mesafenin de etkisiyle lider ve parti arasında kimin kimi belirlediği, tartışmaya açık.

Siyasi ve ideolojik olarak olmasa da sosyolojik kapsamıyla AK Parti, Erdoğan üzerinde önemli bir belirleyen konumunda. Cumhurbaşkanı unvanı almasından sonra kurduğu yakın çalışma ekibiyle yürütme sorumluluğunu da üzerinden atarak iyice “ferahlayan” partililer, yaşam biçimi ifşası ile biraz ANAP döneminin papatyalarını çağrıştırır hale geldiler; ama papatyalar kadar kendi içlerinde değiller, diğer herkese karşı daha hoyrat ve hegemonikler.

Bu sosyoloji, lidere bakarak, onu taklit ederek ve onunla kazanıp ondan güç alarak oluştu. Şimdi gelinen noktada ise sadece Erdoğan’ı takip eden değil, onu da belirleyen bir yapıya evrildi.

Artık sadece Erdoğan’sız yapamayacak olan partililer yok; aynı zamanda bu kitleye dayanmadan ayakta durmakta zorlanacak bir Erdoğan gerçeği var. Dolayısıyla bu otonom yapı öyle veya böyle daima güçlü kalmak zorunda ve kitle de bunun farkında.

Bunda kendisinin siyasette sürekli olarak ve büyük bir beceriyle yürüttüğü ittifaklarla yol alma tercihi veya zorunluluğunun da payı var. Bugüne kadar müttefiklerine ekonomik ve siyasi alanlar açarak ve sanki kaderi onların elindeymiş duygusuyla özgüven aşılayarak yönettiği bu ittifaklar siyasetini, şimdi de MHP ve Perinçek benzeri figürlerle yürütüyor.

İttifaklar süreci, “başkaları” olmaksızın Erdoğan’ın ideolojik, ekonomik, kültürel, siyasi alanda günden güne gerileyen bir hatta çekilmesi, bir anlamda siyasetteki özgül ağırlığını kaybetmeye başlaması sonucunu doğurdu.

Bütün bu yapı içerisinde bir yandan seçimlere hazırlanan Erdoğan, belli bir siyasi strateji doğrultusunda hareket ettiği izlenimi vermiyor. Uzun süre boyunca partisinin yaygın, dinamik örgütsel yapısı ve sonrasında iktidar olanaklarının gücü ile genellikle seçimlere giderken en hazırlıklı taraf görünümü veren Erdoğan’ın siyasi olarak bocaladığı gözleniyor.

Siyasal iletişimi de herhangi bir stratejik kurguyu takip etmeksizin, çok uzun süreden beri kime kızacağını şaşırmış halde öfkeli konuşmalara terk edilmiş durumda. Bu konuşmalar da artık basitçe, kendi seçmen konsolidasyonunu sağlamak üzere, kim olduğu açıkça tanımlanmamış “ötekilere” yönelen o bilindik stratejik öfkelenmelere benzemiyor.

Doğalgaz bulunmasından, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasına, yerli milli uçak-otomobil vs. üretilmesinden, uzaya gitme hayallerine gündemde tutmaya çalıştığı hiçbir hayalin toplumsal etkisi bir haftadan uzun sürmüyor. Üstelik pek alışıldık olmayan şekilde, ötekilerin belirlediği gündeminin peşine takılıp gidiyor. Muhalefet damat nerede, diyor, Erdoğan “damat” kelimesini kullanmak mecburiyetiyle cevap yetiştirme telaşına düşüyor.

Bu haliyle Erdoğan istisnasız her söylediğini, her yaptığını açıktan alkışlayan bir kalabalığın doluştuğu bir ittifak gemisinin dümeninde, zorunluluğun çaresizliği ile rotasız, akışına bırakılmış şekilde savruluyor izlenimi veriyor.

Ve doğrudan kendisine bağlı koskoca bir iletişim başkanlığının kurulmuş olduğu bir dönemde fahiş iletişim hataları üst üste gelirken, bugün itibariyle AK Parti ve Erdoğan 2023’e doğru mental olarak en hazırlıksız taraf gibi duruyor.

Fakat bütün bu çizdiğim tabloya rağmen Erdoğan 2023 seçimlerinde ipi göğüslemeye en yakın isimdir. Çünkü 2002’den beri, görüp görülebilecek en gamsız, en kuru ve en isteksiz muhalefete karşı, dünya üzerinde yönetilmesi en kolay ülkenin başında.

Bu da bir sonraki yazının konusu olsun.

Salih Cem
Salih Cem
Salih CEM, İletişim Uzmanı. Mülkiye, ÇEEİ mezunu. 20 yılı aşkın süre Siyasi İletişim, Pazarlama ve Marka İletişimi ve Spor İletişimi alanlarında kreatif direktör ve üst düzey yönetici olarak çalıştı. Siyasi parti ve adayların siyasi iletişim kampanyalarını yürüttü. Çok sayıda reklam kampanyası, sosyal sorumluluk projesi ve uluslararası STK projelerini yönetti. Halen iletişim danışmanlığının yanı sıra “Limitsiz Spor" platformunun genel yayın yönetmenliğini sürdürmektedir.

━ bu yazardan

Siyasi partiler ne anlatıyor? (3) Akşener’in ‘makul’ arayışı

Erken veya zamanında yapılacak ilk seçimde yeni bir döneme geçmeye hazırlanan Türkiye’de...

Siyasi partiler ne anlatıyor? (2) Kılıçdaroğlu’nun kendiyle imtihanı

Her gün yeni bir kötü sürprizle bizleri karşılayan gündemin hızına arada sırada...

Samimiyet Testi

Bazen karmaşık görünen soruların çözümü, zannedilenden daha basit olabilir. Birkaç sene...

Hakikat Sonrası Simülasyonu

Salih Cem Hitler’in sağ kolu Goebbels’in çok bilinen propaganda tekniklerinden miras,...

Erdoğan’dan sonra?

Son yirmi yıldaki büyük teknolojik dönüşüm nedeniyle iletişim sektöründe iş süreçleri, kullanılan...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz