14.6 C
Ankara

Ölmediyseniz ‘Alo’ deyin

Paylaş:

Gündem, her zamanki gibi olabildiğine yoğun. Devlet yetkililerinin halkın bir tekini düşünmeden aldığı kararlar, verdiği “müjdeler”, hangi parti ya da derneği kapatıp, sistemin ilerlemesi için nereye atayacağı kayyumlar… Mızmızlanan ve çocuklar gibi sürekli ürettiği bahanelere “devletin bekası” için inanmamızı bekleyenler.

Aslına bakarsanız çok bekledik. Uzun yıllardır da bekliyoruz. Hatta bir kısmımızın gençliği, beklerken aldığı yaralarla çöpe gitmiş durumda. Cinayetlerden, katliamlardan kurtulanlar işsizlikten, mobbingden intihar etmeye başladı. Ne yazık ki manzara bu.

Ama bu bekleyiş içerisinde, beni derinden sarsan bir görüntü geçti ekranlardan. Sonra bu kadar Ah’ı, hesabı, hesap verecekleri günü umut ettim. Sonuçta ekmeğimizi bitip tükenmeyen umuttan yiyoruz.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine bir müjde vereceğini açıkladı. Müjde yalnız elinde patlamış olacak ki; ne zamanında açıklayabildi ne de “bizim askerlerimizi hain teröristler öldürdü” hikayesi beklediği karşılığı buldu. Sonuç olarak başarısız bir operasyon olduğunu kabul etmek durumunda kaldılar. 2015 yılından beri rehin tutulan 13 askerin kurtarılmasıymış amaç. İnsanların tepelerine yağdırılan bomba ile kahraman olmayı ve ülke yönetmeyi görev bilen bu zihniyet dönüp ailelerin yaşadıklarına bakmaya zahmet edecek mi?

Çocuklarının kurtarılması için meclisin kapısını aşındıran, çalmadık kapı bırakmayan ve eli boş dönen onlarca insanın evine çocuklarının cansız bedenleri gönderildi. Ki rehin alınan askerler, yazdıkları mektupta kendilerini ancak isterse AKP’nin kurtaracağını açıkça yazmışlar. Kaybedilen insan hayatları gündemden hızlıca silinirken yerini esas mesele olan HDP’nin kapatılması, muhalefet partilerinin “terör örgütü HDP” ile nasıl yan yana olduğu simülasyonları dönmeye başladı. Bu konuşmalar pandemide yapılan ışıklı salonlardan dile getirildi.

Erdoğan, Gara’da oğlunu kaybeden anneyi telefonla kongre toplantısına bağlayarak sesini salona verdi ve “Bir anneye böyle bir şeref nasip olmaz ama siz bu şerefi yakaladınız. Mekanı cennet olsun” diyerek kanlarının yerlerde kalmayacağını söyledi. Peki bunların saçılmasına neden imkan tanınıyor? Kadınların tabutlara sarılı fotoğrafları ile neden vatanı korumak eş değer kılınıyor? Ve en önemlisi ölümü kutsayan, kanla geleceğin yazılacağına inananlar neden en ufak bir risk almayarak bir eli yağda öbür eli balda yaşıyor?

Bütün bunların tam ortasına aklımdan sanırım hiç çıkmayacak bir görüntü. Hastane önünde çocuklarının bedenlerini bekleyen anneler. Bu hissi çok iyi biliyorum. Artık bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı hissi ve içeriden çıkacak bedenin kendi yakınlarına ait olmaması umudu ve utancı… Ben bu duyguyla baş edemediğim için 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda kaybettiğim arkadaşlarımın kapısında bekleyememiştim. İnsan galiba ayakta ve hayatta kalmak için kendine hep yol aramaya çalışıyor. Bedeninin tek parça olduğunu öğrendiğimde hissettiğim sevinç, sonralarında da ayağıma dolanacaktı.

İşte sizler, bizlere kaç kez yara alarak öldüğünü düşündürdünüz ya, o yaraların hepsi öfkeyle büyüdü ya, bu nedenle artık hiçbir hesabınız tutmayacak. Birlikte, insanca, demokratik ve eşit yaşamın koşulları sizin yalanlarınızda değil bizim ellerimizde. Kadınların yüreğinin ta ortasında. O cesaret çok şeyi değiştirecek. Artık bu bekleyiş sadece çaresizlikten değil…

Burcu Yıldırım Kimdir?

Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT) kuruluş çalışmalarında yer aldı. Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Bölümü’nde yüksek lisansa başladı ancak birçok hocası, Barış Bildirisi’ne imza attıkları gerekçesiyle ihraç edilince bölümünü tamamlayamadı. Öğrenciliği döneminde ve sonrasında 5 yıl boyunca Evrensel Gazetesi ile Ekmek ve Gül’de; bir süre de Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde çalıştı. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Çocuğun İnsan Hakları Ödülü ve Ankara Tabip Odası ödülü, İstanbul Tabip Odası “Gazete-Haber Araştırma Ödülü”, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi “Koruma Alanında Emre Madran Ödülü” sahibi. Halen basın danışmanı olarak görev yapıyor.

Burcu Yıldırım
Burcu Yıldırım
Hacettepe Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT) kuruluş çalışmalarında yer aldı. Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Bölümü'nde yüksek lisansa başladı ancak birçok hocası, Barış Bildirisi'ne imza attıkları gerekçesiyle ihraç edilince bölümünü tamamlayamadı. Öğrenciliği döneminde ve sonrasında 5 yıl boyunca Evrensel Gazetesi ile Ekmek ve Gül'de; bir süre de Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde çalıştı. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Çocuğun İnsan Hakları Ödülü ve Ankara Tabip Odası ödülü, İstanbul Tabip Odası “Gazete-Haber Araştırma Ödülü”, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi “Koruma Alanında Emre Madran Ödülü” sahibi. Halen basın danışmanı olarak görev yapıyor.

━ bu yazardan

Davulun sesi artık uzaktan da hoş gelmiyor

İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 yılında Türkiye ve tarafı olan ülkeler arasında...

Isrardaki gerçeklik

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile başlayan ve kadınların her alanda daha yüksek sesle...

Kimin rengi kalacak?

Son yıllarda yaşadıklarımızın peşine düşmek ve bir şekilde hesabını sorma çabasıyla içimizde...

‘Adalet İstiyoruz’ nicelerimiz adına!

Adalet kavramı, ülkemizde ihtiyacı olanın da talep edenin de erişemediği bir olgu...

Tutunup kök salma inadı sadece erkek şiddetine karşı olmayacak

8 Mart hazırlıkları, ülkenin her yerinden irili ufaklı baş gösteriyor. Pankartlar, dövizler,...

Can Suyu

Her gün ama her gün suç işlenen bir ülkede, adalet aramak boynumuzun...

Adalet Sırası Kadınlara Ne Zaman Gelecek?

Burcu Yıldırım Yıllardır içimizi rahatlatacak haberlere hasretiz. Çok görmüş geçirmiş sayılmam...

Haklarını birbirine teslim eden kadınların hesabı

Burcu Yıldırım Öncelikle sözümüzün çoğalmasına imkan oluşturduğu ve buradan seslenmeme...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz