Her yıl kendine özgüdür, bazı yıllar insan belleğinde anımsamayı hak eder, bazıları da hiç hatırlanmak bile istenmez.
2020 yılı tüm dünyada ve Türkiye’de Covid-19 ile birlikte son buldu. Fakat 2021 yılı devam eden bu pandemi belasıyla başladı.
İyi-kötü sonuçlar ve doğru-yanlış bilgilendirmelerle Türkiye’de de bu pendemili yıl nihayete erdi.
Ancak Türkiye’de pandeminin öldürücü etkisinin yanında erkeğin öldürücü etkisi de hissedildi.
2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın katledildi, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. (?)
Taşı toprağı altın İstanbul 42 kadın cinayetiyle en başı çekti. Medeni kent konumundaki İzmir 26 kadın cinayetiyle ikinci sırayı kaptı. Başkent Ankara ise 15 kadın cinayetiyle yarıştaki yerini aldı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı “2020 Raporu”na göre 81 ilin 17’sinde kadın cinayetlerinin tespit edilemediği kaydediliyor.
Antalya 13, Mersin 13, Konya 11, Diyarbakır 10, Adana 10 ve diğer kalan illerde de 10’un altında kadın cinayetleri işlendiği rapor edilmiş.
Trajedinin boyutu 2020’nin son demlerinde de hız kesmemiş. Aralık ayında öldürülen 23 kadının 7’si evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü babası, 3’ü oğlu, 1’i tanıdık birisi tarafından öldürülmüş.
Böyle bir sahne beyaz perdede yansıtılsa herhalde abartılı görülür. Çünkü burada erkek değil, daha çok bir cinayet makinesi fragmanı izlenmekte.
Koca erkek, sevgili erkek, eski eş erkek, baba erkek, oğul erkek, tanıdık erkek. Neredeyse kadınlara karşı bir erkek cinayet-işbölümü kurulmuş.
Elbetteki yargının sorunlu olduğu bir yerde, yargısız infaz ve kadın cinayetleri hep süregelmiş, fakat yargının işlediği hangi dönem olursa olsun kadının hakkı da korunmuştur.
Yargının önemi her tarihsel ve toplumsa dönemde bir şekilde hissedilmiş. Aslında arkaik toplumlarda bile bir yargını önemini görmekteyiz.
İlk yazılı belgelerde bile kadına karşı yargının pozisyonu oldukça önemlidir. M.Ö. 1850 dolaylarında Sümer ülkesinde işlenen bir cinayet yargılamasında “Suskun kadın davası” ilk mahkeme kararı olarak bilinir.
Sümer ülkesinde üç erkek tarafından bir tapınak görevlisi öldürüdüğünde, kocasının ölümünü haber vermeyen kadın mahkeme tarafından ölüm cezasına çarptırılır. Ancak savunma heyeti kocasının sağlığında kadının gereksinimlerini karşılamadığı için kadının serbest bırakılmasını ister. Mahkeme heyeti de sözkonusu savunma nedeniyle kararını değiştirekek kadını serbest bırakır. (Bkz. Tarih Sümerler Başlar, Samuel Noah Kramer, İlk Mahkeme Kararı)
Evet, antik dönemlerde bile kadına karşı yargı bir şekilde işlerken, ne yazık ki modern dönemde erkek yargısı kadına yönelik halen bir cinayet olarak tezahür etmekte.
Yazar Hakkında
Eyyüp DEMÎR, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü bitirdi. Özgür Üniversite’de sanat ve estetik dersleri verdi. 1994 yılında gazeteciliğe başladı ve halen gazetecilik yapmakta. Çeşitli televizyonlarda yapımcılık, sunuculuk ve temsilcilik görevinde bulundu. Yazarın kaleme aldığı ilk kitabı ‘Estetik’ ile birlikte toplamda 7 kitabı bulunmaktadır.