Son altı ayı doğup büyüdüğüm köyde geçirdikten sonra bir salı günü, yıllarca haber peşinde koştuğum Meclis koridorlarını dolaşınca durumum tam da başlıktaki gibiydi…
“Köyden İndim Şehire” misali yani…
Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Meral Zeren, Tekin Akmansoy, Perran Kutman gibi Türk sinemasının en büyük sanatçılarının rol aldığı, ne kadar seyredilirse seyredilsin yine de güldürmeyi başaran “Köyden İndim Şehire” filmindeki gibi komikler yaşamadım elbette.
Köyde bir çuval altın falan da bulmuşluğum yoktu.
Sadece köy kahvesindeki konuşmalardı, yanımda getirdiğim…
xxx
MHP grubu her zaman olduğu gibi erken başlamıştı;
80’li yıllarda okulumuzda hoca olan, tek bir dersine bile girmediğim Devlet Bahçeli’ye kulak kabartınca dört bir yanımız düşmanla çevriliydi.
İlk kez oy verecek gençleri, “Cumhur İttifakı ile birleşip yeni bir sayfa açmaya” çağırıyordu.
Tersi ise “zulme, istismara, adaletsizliğe ve alçaklığa göz yummak” olurdu.
Bahçeli’nin şu sözünü, daha bir kaç gün önce işsizlikten yakınan köyümdeki “ülkücü” gençlerin nasıl algıladığını da merak ettim doğrusu:
“Mesele yalnızca ‘Az kazandım, çok yedim’ meselesi değildir. Mesele yalnızca ‘aç kaldım, tok gezdim’ meselesi değildir. Bunlar günü geldiğinde çabucak çözülür. Ancak vatan elden giderse, bunun dönüşü yoktur.”
Gruptaki milletvekilleri çılgınca alkışlıyordu ama, “çabucak çözülecek gün ne zaman gelecekti” acaba…
Toplantı çıkışında Bahçeli’nin ardında kuliste yavaş yavaş yürüyen sert bakışlı bir milletvekili “tarihi bir konuşma” diyordu.
Bu arada, Bahçeli’nin “Polise yumruk atan bu milletin mensubu olamaz” sözlerini alkışlayanlar arasında polise, hem de Erdoğan’ın koruma polisine yumruk attığı için yargılanan bir MHP milletvekili de varmış.
İsmini de söylemişlerdi ama not almamışım…
xxx
İtiraf edeyim, epeydir görmediğim meslektaşlarla sohbete dalınca HDP grubunu kaçırdım. Salonlar yan yana olunca CHP grubuna gelenlerle HDP’den çıkanlar birbirine karıştı ama birbirlerine ters bir bakışa dahi tanık olmadım.
Bütün CHP’lilerin “devamı ne zaman gelecek” diye beklediği o büyük eyleminin, “Adalet Yürüyüşü”nün 6’ncı yıldönümü imiş.
Toplantıyı açan Özgür Özel unutmamış doğal olarak;
“Dünya tarihinin en barışcıl gösterisinin lideri” olarak kürsüye çağırdığı Kılıçdaroğlu’nun bir ara boğazı düğümlendi, sesinin tonu değişti, tam da “gözyaşlarını tutamadı” cümlesine sıra gelecekti ki bir milletvekilinin ayağa kalkıp alkışlamasına bütün salon eşlik edince, haberlere “duygulandı” sözcüğü yeterli geldi.
Sahi, Kılıçdaroğlu’nun “bitmedi, sürüyor” dediği Adalet Yürüyüşü’nün başlamasının ‘sembolü’ Enis Berberoğlu dün grupta var mıydı, yoksa basına sansürün konuşulduğu komisyon toplantısında mıydı?
Görmediysem Enis abiden bin bir özür…
xxx
CHP Liderinin “Sözüm senettir, mutlaka gereğini yapıp, hakkını teslim edeceğim” cümlesi çiftçilere ulaşmış mıdır bilemem, ama mazot zammından başka bir şey konuşamayan bizim köydekilerin, Meclis Genel Kurulu’ndaki “Otur yerine, terbiyesizlik yapma” gibi bağrışmalarla ilgilenmediği kesin.
Sesler yükselince Genel Kurul’a koşan gazeteci arkadaşlara duyurulur…
xxx
Son bir anekdot;
Meclis lokantasındaki yemeklere zam gelmiş.
İnsanlar biraz şikayetçi.
Ama aynı yemeği evde yapmaya kalksalar sadece malzemesine bile daha fazla para ödemek zorunda kalacaklarını bildikleri için yine de hallerine şükrediyorlar…
Belki kuliste biraz daha otursam köyümdekilerin ilgisini çekecek bir şeyler görürdüm ama yağmur kesilir gibi olduğu için erken kaçmak zorunda kaldım.
Meclis’in şeref kapısı önünde ‘başkan’larını bekleyen resmi araçların büyük çoğunluğu çalışıyordu.
Siz benzin mazot zammını konuşmaya devam edin…