12.5 C
Ankara

699

Paylaş:

Sanki piyango çekilişi yapılıyor. Temmuz 2018’de 616 ihale, Nisan 2019’da 417 ihale, Ağustos 2020’de 766 ihale, Mart 2022’de 344 ihale ve en son Nisan 2022’de 699 ihalenin duyurusu yapıldı. Türkiye genelinde 63 ilde 699 ihale. Sadece Ordu’da ihaleye çıkılacak alanların sayısı 26.

Yarın bilmem kaç yüz ihale daha. Bir de bakmışsın ihale yapacak taş-toprak kalmamış. İstisnasız ihaleye çıkılan hemen hemen bütün maden sahaları ormanlarla kaplı. Türkiye’nin can damarı olan yeşil örtüsü korumasız, çaresiz, yeni katliamları bekliyor. Bilecik’te nerede ormanlık alan varsa maden sahası diye ihaleye çıkılmış. Karadeniz’in el değmemiş ormanları, Munzur dağları, Toroslar, Murat Dağı, Eğrigöz Dağı, Muğla’nın çam ormanları, Kazdağları’nın yüzde 79’u, Ordu’nun yüzde 74’ü vahşi madencilere tahsis edilmiş.

Anayasa, kanunlar, yönetmelikler çerçevesinde bilimi esas olarak ülkesini, vatandaşını, köylerini ve köylülerini koruması gereken bürokratlar “olur” makamlarına dönüştürüldü. “Bu kadarını yapamazsınız, bunun adı katliamdır” diye tepki gösteren devlet memurları, “Vücut dilinden anlamamakla, İş bilmezlikle, çıkıntılık yapmakla” suçlanıp pasifize ediliyor.

TOPYEKÜN MÜCADELE

Maden ihalelerinin mantar gibi patladığına dikkat çeken Ordu Çevre Derneği, “Artık kendi ilçemizdeki, köyümüzdeki ihaleyi iptal ettirmek için uğraşmak zaman kaybetmek olur. Ayrıca başarılı olma olanağı yok. Bu nedenle ihalelerin tümünün iptal edilmesi için mücadele şart. Mücadele topyekün olmalı ve 699 alanın ihalesi durdurulmalı. Bu da yetmez, yapılanların yapılacak olanların tümünün iptali için seferberlik gerekiyor. Kapitalizmin doğaya saldırısı iktidarın yol açıcılığıyla hızla devam ediyor. Buna izin veremeyiz” diyor.

ÇEVRE BAKANLIĞI BİLE İSYANDA

Bakın artık bu ihalelere Çevre Bakanlığı bürokratları bile isyan ediyor: “Bu kadar da olmaz” diyorlar. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı birkaç kez Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı uyarmış: “Haritaları masaya serip ihale yapıyorsunuz. Köyler mi var, tarım alanları mı, ormanlar mı, su kaynakları mı, SİT alanları mı dikkate almıyorsunuz. Sonra birileri ellerinde ÇED raporlarıyla bizim kapımıza dayanıyor…”

Uyardılar ama dinleyen yok…

Bakanlık kendini köşeye sıkışmış hissediyor. ÇED raporlarının değerlendirildiği İDK toplantıları öncesinde mevzuat gereği, ilgili bölgenin valisi, il tarım müdürlüğü, il orman müdürlüğü, DSİ müdürlüğü ile o ilin valisinden ve belediye başkanlığından görüş soruyorlar. Ne acıdır ki artık “olur” makamına dönüştürülmüş olan ilgili kurumlar, maden izni nerede istenirse istensin “olur” diyor. Söz konusu yer eşsiz ormanların ortası da olsa, fındık bahçeleri de olsa, zeytin bahçeleri de olsa, Kazdağları da olsa, Karadeniz’in şiir gibi ormanları da; ırmakların dibi, göllerin içinde de olsa “olur” diyorlar. Çünkü onlar anayasa, kanunlar ve yönetmelikleri temel alarak çalışan devletin görevlileri, memurları ya da bürokratları değil, siyasetçilerden gelen emirleri uygulayan emir erleri.

İktidar partisi belediye başkanları da yüzde 99 oranında maden ihalelerine “olur” diyor. Arada AKP’li Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler gibi halkının tepkilerini dikkate eden belediye başkanları çıkıyor. Valiler ise iktidar bir bölgede maden yapılmasına izin vermişse, canla başka o madenin açılması için çalışıyor. Devletin gücünü kullanarak köylüleri, çiftçileri ve vatandaşları ikna etmeye çalışıyor.

Sonuçta top Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın önüne geldiğinde il tarım müdürü, il orman müdürü, DSİ müdürü, vali ve çoğu zaman da belediye başkanları hepsi “olur” demiş. Bu durumda bakanlığın işi zorlaşıyor. Ayrıca Çevre Bakanlığı da siyasetin etkisi altında. Orada da vücut dilinden anlayan memurlar ve bürokratlar var. Ama her şeye rağmen biraz vicdanı olan, anayasa-yasa diyen bürokratlar artık dayanamıyor, “Bu kadar da olmaz” diyor.

AVRUPA’NIN EN YÜKSEK RADYASYONU MANİSA’DA

Tehlike çok büyük. Bakınız daha dün Avrupa’da en yüksek radyasyon ölçümü Manisa’da yapıldı. 30 Nisan 2022 tarihinde Diken internet haber sitesinde Ayşegül Kasap imzalı bir haber yayınlandı. Diken’in haberine göre, Avrupa Komisyonu’nun Ortak Araştırma Merkezi’nin (JRC) Radyoaktivite Çevresel İzleme (REM) grubunun yayımladığı grafiklere göre 26 ve 27 Nisan’da Avrupa’da en yüksek radyasyon oranı Manisa’da tespit edildi.

Neden mi?

Çünkü 1970-1980 arasında Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde bir uranyum madeni işletilmiş. Daha sonra tesis işletme sahası, ocaklar, açılan kuyular etrafına tel örgü bile çekilmeden, radyasyon uyarısı bile asılmadan o haliyle bırakılmış. Sonuç: Köprübaşı’nda olması gerekenden 140 kat daha fazla radyasyon var.

Bölgede 500’den fazla kuyu açılmış, ocaklar açılmış ve uranyum çıkarılmış. 1980’lere gelindiğinde her şeyi olduğu gibi bırakıp gitmişler. Rehabilitasyon çalışması yapmadan, her şey açık ortada. Yani uranyum cevheri açıkta radyasyon yayıyor.

Her şey çok açık, bilim insanları uyarıyor ama hiçbir önlem alınmamış. Uzmanlar, uranyum tesisinin Demirköprü Barajı ve Gediz Nehri’yle 200 kilometrelik bir hat boyunca İzmir Körfezi’ne kadar bu radyasyonu yaydığını söylüyor.

RADYASYON BÖLGESİNDE ÇOCUKLAR OYNUYOR

EGEÇEP yürütme kurulu üyesi ve jeoloji mühendisi Erhan İçöz de Köprübaşı’nda ölçüm yapmaya gittiklerinde uranyum bölgesinde çocukların oynadığını, hiçbir önlem alınmadığını belirterek, “Burada otlayan hayvanlar kesilip yeniyor, yağmur suları baraja akıyor. O barajdan akan sular Gediz’e karışıyor. Gediz’den de Ege’ye kadar geliyor” diyor.

adına “altın madeni” denilen açık hava kimya fabrikalarının atıkları, nükleer reaktör atıklarıyla eşdeğer tutuluyor. Madenlerin çoğu ekokırım merkezleri. Altın Ölüm ve Altın Girdap kitaplarımızda uzun uzun anlattık. Türkiye de bu ekokırım merkezleri iktidarın desteği, teşviği ve zorlamasıyla hızla yayılıyor. Türkiye hiç olmadığı kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya.

Yazar Hakkında

18 Aralık 1965 yılında Ünye’de doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında stajyer olarak girdiği Güneş gazetesinde başladı. Gece muhabiri, belediye muhabiri, siyasi parti muhabiri, diplomasi muhabiri ve parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Kanal D Parlamento Muhabiri olarak çalışırken, artık kendisi için bir çalışma ortamı kalmadığını düşünerek 2018 yılında görevinden ayrıldı. Türkiye’deki vahşi, kimyasal, yıkıcı ve talancı madenciliği anlatan “Altın Ölüm” ve “Altın Girdap” kitaplarını yazdı. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zuhal Yeşilyurt Gündüz’le evli, Aşkın ve Barış adında iki çocuk babasıdır.

İbrahim Gündüz
İbrahim Gündüz
18 Aralık 1965 yılında Ünye’de doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe 1987 yılında stajyer olarak girdiği Güneş gazetesinde başladı. Gece muhabiri, belediye muhabiri, siyasi parti muhabiri, diplomasi muhabiri ve parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Kanal D Parlamento Muhabiri olarak çalışırken, artık kendisi için bir çalışma ortamı kalmadığını düşünerek 2018 yılında görevinden ayrıldı. Türkiye’deki vahşi, kimyasal, yıkıcı ve talancı madenciliği anlatan “Altın Ölüm” ve "Altın Girdap" kitaplarını yazdı. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zuhal Yeşilyurt Gündüz’le evli, Aşkın ve Barış adında iki çocuk babası.

━ bu yazardan

Neye ve neden karşıyız?

Son zamanlarda doğanın yağma-talanına karşı çıkan haberler ve yayınlar yapan arkadaşlarımızın zaman zaman kullandığı bir cümle var: “Madenciliğe karşı değilim ama Batı’daki gibi yapılsın…” Madenciliğin...

Finale kalkan uçak

Osmaniye’de üç öğrenci BİR TABLDOT YEMEĞİNİ birlikte yiyor… Eskişehir’de 6 yaşındaki Elif AÇLIKTAN...

Vahşi madencilik kıskacındaki ‘Lapseki’

Bu kez haber Lapseki’den geldi… Birgün’den Gökay Başcan’ın haberinden öğreniyoruz ki, Nurol...

‘Buray’ ve Recep İvedik’ talana karşı

Kim tutar köklerimi? Sarıp besler toprak gibi Kim verir sana nefes? Dalındaki yaprak...

Altın Madencileri Başkanı Mehmet Yılmaz’a cevabımdır

Adına “Altın Madencileri Derneği” denilen, gerçekte Türkiye’nin yaylalarını, meralarını, ormanlarını, köylerini ve...

Murat Dağı, siyah akan Gediz, türbana yasal düzenleme ve öldürülen çevreciler

25 Ekim 2022 Salı günü Birgün Gazetesi’nde dikkat çeken bir haber yayınlandı. Murat...

“KADER”

Yine “kader” yine “fıtrat” dediler… 20 yıldır dedikleri gibi… Sayıştay raporunda bile açık...

Sorumlunun olmadığı bir ülkede adına ‘kaza’ denilen katliamlar

Takvimler 20 Ağustos 2022’yi gösterirken, Gaziantep’te ve Mardin’de katliam gibi iki kaza...

Barselona’nın balıkları ve Toros Dağları

2010 yılı Temmuz ayında eşim Zuhal’le birlikte Barselona’nın ünlü Rambla bulvarından yürüyüp...

Bir bakanın altın rüyası ve Örencik’ten yükselen çığlık

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank… Sık sık altın madenlerini ziyaret ediyor…...

Neoliberal talana karşı direniş: Siyanürlü altın madenciliği, vahşi madencilik ve kaçınılmaz mücadele

Milletvekilleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, şirket ve bakanlık yetkilileriyle birlikte bir salona...

Sezgin Baran Korkmaz, 234 milyar dolarlık kara para ve Magnitsky Yasası

Sözcü Gazetesi’nde Uğur Dündar yazdı… ABD Adalet Bakanlığı 2019 yılında Türkiye’den Sezgin Baran...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz