8.8 C
Ankara

Ceylanpınar davasında Yargıtay Savcısı bozma istedi, polislerin çelişkili ifadelerine dikkat çekti

Paylaş:

Çözüm sürecini sona erdiren eylem olarak anılan Ceylanpınar cinayeti davasında Yargıtay Savcısı verilen beraat kararlarının bozulmasını isterken, 6 yıldır süren dava dosyasında ilk kez polislere ilişkin şüpheler ortaya konuldu.

Yakın siyasi tarihin en karanlık cinayetlerinden biri Ceylanpınar olayı. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 20 Temmuz 2015 tarihinde IŞİD’in gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısında 33 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından, iki gün sonra, 22 Temmuz’da Ceylanpınar ilçesinde polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar evlerinde ölü bulunmuştu.

Olayın hemen ertesi günü, polis bir aracı durdurmuş ve içindeki 5 kişiyi gözaltına almıştı. Karakolda işlemler sürerken, aynı anda gelen bir ihbar telefonundan, gözaltındakilerin o cinayete karıştığı öne sürülmüştü.  O ihbar daha sonra asılsız çıktı ama ihbar telefonu esas alınarak, gözaltındakiler hakkında cinayet soruşturması başlatılmıştı. Bağlantılı kişilerle birlikte soruşturma sonunda 9 sanık hakkında müebbet hapis istemiyle dava açılmıştı. 1 Mart 2018 tarihinde Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm sanıklar için beraat kararı vermişti.

Temyiz incelemesini yapan Yargıtay Savcısı ise 29 Haziran günü hazırladığı tebliğnamede, sanıklar hakkındaki beraat kararlarının bozulmasını istedi. Tebliğnamede, eksik soruşturma nedeniyle beraat kararlarının bozulması istenildi. Temyiz incelemesini yapacak olan Daire, tebliğnameye uyarsa Ceylanpınar dosyası yeniden açılacak.

İLK KEZ POLİSLERİN ÇELİŞKİLERİNE DİKKAT ÇEKİLDİ

Yargıtay Cumhuriyet Savcısının hazırladığı 15 sayfalık tebliğnamede, birçok yönden eksiklikler barındırırken, 6 yıldır süren soruşturma boyunca ilk kez aynı yerde görev yapan polislerin ifadelerindeki çelişkilere yer vermesi yönünden dikkatleri çekti.

Ceylanpınar cinayeti soruşturma dosyasına göre, iki polis memuru mesaiye gelmeyince, beraber kaldıkları evin kapısı 10:00-10:30  sularında çilingirle açılmıştı. Mesai arkadaşları içeri girdiklerinde, iki polis memurunu silahla öldürülmüş olarak bulmuşlardı.

Soruşturma aşamasında ifadesi alınmayan ancak yargılama aşamasında, sanık avukatlarının ısrarlı talebi üzerine ifade veren polis memuru Mete Han Daban, iki polis memurunu en son gören kişiydi. 18 Ocak 2017’de verdiği ifadede ise şunları söylemişti:

“Bizim mesai saatimiz 09,00’de başlaması gerekiyorken ev arkadaşım polis memuru Enver Güler o sabah saat 08,40 civarlarında telaşlı bir şekilde evin içinde koşuşturmaya başlamış, ne olduğunu kendisine sorduğumda rahmetli Okan ve Feyyaz’ın intihar ettiğini duyduğunu söyledi. Enver şoktaydı, ben de çok şaşırdım. İlk seferde inanmadım, daha sonra polis memuru Emre Sert beni aradı, Okan’ı arıyorum, ulaşamıyorum, onların evinin orada bir olay mı oldu? Bir de sen arar mısın? Diye sordu. Bunun üzerine ben de Okan’ı aradım, Okan’ı kaç defa aradığımı hatırlamıyorum, daha sonra sürücüsünün hangi polis memuru olduğunu hatırlayamadığım bir ekip aracı Enver’i aldı, onlar Okanlar’ın evine gitti…”

Polis memuru Enver Güler ise “Ekip arabası beklerken marketçinin marketçi ‘intihar etmişler’ dedi” diye beyanda bulundu.

Tebliğnamede, polis memurlarının ifadesindeki çelişkiye dikkat çekildi:

“Olay tutanağına ve polis memurlarının ikamet kapısını açan çilingirin beyanına göre, mesaiye gelmemeleri ve telefona cevap vermemeleri üzerine ikametlerine gidilerek, çilingir vasıtasıyla kapının açılması üzerine saat 10:10 – 10:30 civarında polis memurlarının şehit edildiğinin öğrenilmiş olması karşısında polis memurları ‘Okan ve Feyyaz’ın intihar ettiklerini duyduğunu’ söylemesi, diğer bir deyişle öldüklerini bilmesinin izaha muhtaç olduğu görülmüştür.”

Avukatlar yargılama aşamasında bu çelişkiye dikkat çekerek, polis memurlarının mahkemede ayrıntılı beyanlarının alınmasını istemişler, talepleri reddedilmişti. Tebliğnamede, “Tanık Metehan Daban’ın tanık Enver Güler’in beyanı ile çelişir ve önem arz eden nitelikte beyanda bulunduğu” belirtilerek, tanıkların bizzat esas mahkemesince ayrıntılı olarak beyanlarının alınması istenildi.

BAŞKA ÇELİŞKİLER DE VAR

Yargılama aşamasında avukatların sık sık dikkat çektikleri bu çelişki, tebliğnameye girdi. Ancak polisler açısından avukatların dile getirdiği diğer çelişkiler, Yargıtay Savcısı tarafından görmezden gelindi. Tebliğnamede, polis memurlarının öldüğünün önceden bilinmesine ilişkin bu çelişkinin araştırılması talep edilirken, avukatların aydınlatılmasını istediği diğer noktalar ise şunlar oldu:

–          İki polisin öldürüldüğü evde 9 parmak izine rastlandı. Bu parmak izlerinden 4’ü polis memuru Burak Kuru’ya ait çıktı. Diğer 5 parmak izi için ise inceleme yapılmadı. Parmak izlerinin Burak Kuru’ya ait çıkmasına ilişkin rapor ise soruşturma dosyasında yer almazken, yargılama sırasında avukatların talebi üzerine tesadüfen dosyaya girdi. Davanın en önemli delillerinden biri olarak görülen bu parmak izlerine ilişkin inceleme yapılmaması, Burak Kuru’ya ait çıkan parmak izi için dosyada değerlendirme yapılmaması dikkatleri çekti. Yargıtay Savcısının tebliğnamesinde de parmak izlerine ilişkin değerlendirme yapılmadı.

–          Mete Han Daban’ın ev arkadaşı Mustafa Bektaş’ın çelişkili ifadeleri de yargılama sırasında dikkatleri çekmişti. Mustafa Bektaş, ifadesinde, “Olayın olduğu sabah mesai saatinin başlangıcında tatilden geldim” derken; burada bulunan bir esnaf olay günü Mustafa Bektaş ile Okan Acar’ı spor salonuna giderken gördüğüne yönelik ifade verdi. Yargıtay tebliğnamesine bu çelişki de girmedi.

İHBARLARI KİM YAPTI?

Yargıtay tebliğnamesinde beraat kararları bozulan sanıklara ilişkin dava dosyasındaki en önemli delili ise yapılan ihbarlar oluşturuyor.

Sanıklar, 22 Temmuz günü yani olaydan bir gün sonra, Karakolda başka bir konuyla ilgili gözaltında bulunurken, karakolu arayan bir kişi gözaltındakilerin, cinayetle bağlantılı olduğunu öne süren bir ihbarda bulunmuştu. Aynı ihbar telefonu 23 Temmuz’da da gelmişti. İlk ihbar telefonu ilçe merkezinde bir ankesörlü telefondan, diğeri ise bir cep telefonundan yapılmıştı. Cep telefonunun sahibi, kimliğinin çalındığını ve kendi adına birkaç hat alındığını söylemişti.

Avukatlar yargılama sırasında, ihbarların kim tarafından yapıldığının ortaya çıkarılmasını istemişti. İlk ihbar telefonunda, cinayete ilişkin ayrıntılar da verilmişti. Avukatlar, ilk ihbar telefonunu yapan kişinin ilçe merkezinde bulunan Mobesse kameraları aracılığıyla bulunmasını talep etmişlerdi. Ancak yargılama sırasında ihbarcıların kimlikleri araştırılmadı.

Yargıtay tebliğnamesinde de ihbarcıların kimliklerine ilişkin talepler görmezden gelindi. Tebliğnamede, sadece ihbarlara dair görüşme çözümlerinin bazı yerlerinde ‘anlaşılmadı’ ibarelerinin yer alması nedeniyle, ihbar CD’lerinde arka plan seslerinin olup olmadığının araştırılması talep edildi. Bu nedenle, görüşmenin eksiksiz çözümünün yaptırılması için ihbar CD’lerinin Ankara polis kriminal laboratuvarına gönderilmesi talep edildi.

DELİLLER İMHA EDİLDİ; ŞİMDİ NE OLACAK?

Sanıklara ilişkin delillerden biri de HTS irtibat raporlarıydı. Polis tarafından hazırlanan HTS verileri, hikayeye dönüştürülmüş, yani sanıkların hangi zamanda nerede beraber olduklarına ilişkin HTS kayıtlarından yola çıkılarak bir harita hazırlanmıştı. Bu rapor, dava dosyasına girmesine karşın HTS ilişik raporu Emniyet tarafından imha edilmişti.

Avukat Hüseyin Akay, “HTS verileri, delil niteliğindeyse saklanır, ancak delil niteliğinde değilse özel hayatın gizliliğini ihlal etmemesi açısından imha edilir. Bu dava dosyasında delil niteliğinde olmasına karşın verilerin imha edildiğini gördük. Eğer veriler ortaya çıksaydı, bunun kurgu olduğunu ortaya koyacaktık” dedi.

Yargıtay tebliğnamesinde HTS ilişik raporuna ilişkin değerlendirme yapılmazken, sanıkların telefonlarının incelenmesine ilişkin bir dizi talepte bulunuldu.

━ bu yazardan

En önemli eşik aşıldı, şimdi sırada aday var

6’lı Masa’da en önemli eşik aşıldı, muhalefet bloğu Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa...

“İnatçı iyimserlik”

Sayıları bine yakın kadın, Her biri ülkenin yedi farklı bölgesinden geliyor, Tüm gece uzun...

İstiklal Caddesi yasını tutarken…

13 Kasım’da yaşanan terör saldırısının ardından resmi makamlar bir yas ilan etmemesine...

Anadolu’nun Anıt Kenti’nde efsunlu bir yolculuk

İki yanından devasa palmiyelerin fışkırdığı, önünde yemyeşil bir yolun serildiği asırlık bir...

Bizi bekleyen tehlike!

Sansür Yasası bizi nasıl mı etkileyecek? RTÜK'ün dün Tele1 için verdiği cezaya...

Ayrımcılığın dikalası: Başörtüsüne özgürlük; Alevilere devletleştirme!

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her seçim dönemi olduğu gibi bu...

CHP Başörtüsü konusunu neden gündeme getirdi?

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçen sene kasım ayında helalleşme ifadesini kullandı, ondan...

Anayasa çıkışındaki amaç gerçekten başörtüsü mü?

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “böşörtüsü” çıkışına Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Anayasa salvosu geldi. Tartışma...

CHP’li belediyelerde aslında ne oldu?

Önce Mersin, ardından İzmir. Son bir haftada siyasi iktidarın zoraki soruşturmalar ve...

Kızık’ın kadınları, Tuba’nın çığlığı ve Kılıçdaroğlu…

Çocuğunun servis parasını ödeyemediği için okula gönderemeyen bir anne, yem fiyatlarından şikayet...

CHP’de saatler yılbaşına ayarlandı

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Kılıçdaroğlu, Partisi’nin İzmir’de...

Karşı Mahalle’de ‘helalleşme’

Fasulyesi Ahmet Bey’den, nohutu Ayşe Hanım’dan, kayısısı Kadir’den. Büyük bir kazana atıyorlar...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz