8.8 C
Ankara

Hepimiz Maradona’ya biraz borçluyuz!

Paylaş:

Bugün 45 yaş üstünde olan erkek bireylerin futbol sevenleri arasında Maradona’nın yeri çok özeldir. Uzun uzadıya burada anlatacak değilim. Merak edenler, futbol tarihinin bu ikonik karakterinin geçen yılki ölümünün ardından yazılıp çizilenlere bakabilir. Ama Maradona yalnızca saha içinde değil, saha dışında da yapabileceklerimizin bir örneğiydi her anlamda bizim kuşak için. Üstelik sahada yaptıklarının sahada kalmadığı gerçeği de var.

Yukarıda andığım kuşaktan hemen herkes sokak maçlarında bir kez ‘Maradona’ olmuştur. Onun yapabileceklerinin insanoğlunun sınırlarını göstermesi bakımından anlamı, aynı zamanda ilham kaynağıdır da. Ve evet o da bütün hepimiz gibi bir sürü kötü ve zaaflı yanlarıyla birlikte yaşadı ve gitti. Onu tanrıdan ayıran şey de buydu. Ama 80’lerin ortasında Napoli’de ergen bir futbolsever gençseniz, 50 yıldır şampiyon olamamış takımınıza bunu bahşeden oyuncuyu tanrı katına yükseltmekte beis görmezsiniz. Ya da Margaret Thatcher İngiltere’sinden nefret etmeniz içen yeterli milyon sebepten birkaçına sahipseniz, 1986 Dünya Kupası’nın o muhteşem çeyrek finalini hatırlarsınız. Yalnızca, daha sonra “tanrının eliydi” diye attığı gole ilahi bir anlam kattığı için değil, birçoklarına göre (bu satırların yazarı da dahil) futbol tarihinin en iyi golünü de bu maçta attığı için unutulmazdır o an.

Paolo Sorrentino’nun bu yıl Venedik’te prömiyer yapan son filmi “The Hand of God”ın bir karakterinin bu maçtan sonra yaptığı yorumdaki gibi “onları aşağılıyor”du Maradona. Bu kadar futbol dolu bir girişi İtalya’nın en İtalyan yönetmeni Sorrentino’ya lafı getirmek için yaptım. Napoli’de doğan ve 37 yaşına kadar bu ülkede yaşayan yönetmen için de Maradona çok önemli belli ki. 2015 tarihli filmi “Gençlik”te bir karakter olarak Maradona’yı da filmine dahil ederek bu sevgisini dile getirmişti. 80’li yılların ortalarında geçen “The Hand of God”ta ise kendi hayatından hareketle inşa ettiği hikayesinin önemli bir parçası Maradona. Film içinde bağımsız bir karaktere dönüşmüyor ama arka fonda, ana karakterimiz Fabietto Schisa’nın büyüme hikayesinin kurucu unsurlarından birisine dönüşüyor.

The Hand of God

Sorrentino, kendi hayatından yola çıkarak hem doğup büyüdüğü kente bir saygı duruşunda bulunuyor hem de genç karakteri üzerinden ülkenin dönüşümüne de ayna tutuyor. “The Hand of God”, İtalyan telaşını, neşesini, gevezeliğini, seksiliğini fazla fazla bulunduruyor bünyesinde. Aynı zamanda siyaset, din, aile gibi kurumların ağırlığı da eşit biçimde yayılıyor filmin her yerine. Yönetmen bir yandan pırıl pırıl İtalya güneşi altında zor bir büyüme hikayesi anlatırken, diğer yandan seyirciyi (ve karakterini) istismar etmekten kaçınıyor. Fabietto’nun büyüme sancıları, ona özgü bir drammış gibi anlatılmaktan çok, “işte bütün bunlar toplanıp kimliğimizi, hayatı oluşturuyor” deniyor bir bakıma.

Belli ki, kimi yönetmenler hayatlarının belli bir anında durup, kendilerini var eden döneme, ortama ve ilişkilere bakıyorlar. Yakın dönemde yine bir başka Netflix filmi “Roma”da Alfonso Cuaron, Meksika’daki çocukluk yıllarına dönmüştü. Bu film hakkındaki haberlerde ise çoğunlukla Federico Fellini’nin 1973 tarihli “Amarcord”una atıf yapılıyor. Bu filmlerin ortak özelliği yalnızca çocukluğa değil, kente da bakması ve dönüşümünün de izini sürmesi. Örneğin Cuaron, kentte yaşananların, ülkedeki politik dönüşümün ailede yarattığı sonuçların üzerindeki etkilerini de anlamaya çalışıyordu bir yandan. Sorrentino da bir kişi olarak Maradona’nın değil ama onun varlığının önce futbol takımına, takımın başarısını ise kentte kattıklarını arka fonda gösterirken, kenti değiştiren “tanrının elinin” kendisine de dokunduğunun ayırdına varıyor belli ki.

Bu yıl Venedik’te Jüri Büyük ödülü ve Marcello Mastroianni En İyi Genç Oyuncu Ödülünün sahibi olan yapım “İl Divo” kadar politik, “Muhteşem Güzellik / La Grande Bellezza” kadar aşırı değil belki ama açıkçası en samimi filmi olarak geldi bana yönetmenin. Aslında kederli bir hikaye anlatıyor olmasına rağmen, Akdenizlilere özgü neşeyi de ihmal etmiyor.

━ bu yazardan

Kutsalda açılan bir gedik: Obi-Wan Kenobi

“Obi-Wan Kenobi” dizisi için masa başına oturmadan önce “Star Wars” hayranlarının ne...

Korktuğunuz şeye dönebilirsiniz!

Toplumsal kırılma anları, korku sinemasının en sevdiği ortam. En azından öyleydi. Toplumsal...

Pek masum değil gibiler

Eskil Vogt, son olarak “Dünyanın En Kötü İnsanı” filmiyle adından söz ettiren...

Zorlama şeyler!

“Stranger Things”, Netflix’in küresel bir güç olmasında öne çıkan yapımlardan birisi. Şirket...

Ankara’da cadılar bayramı!

Her yıl kadın sinemacıların, onların ürettikleri filmlerin buluşma noktası olan Uçan Süpürge...

Vasatlıklar içinde…

Bu hafta sinema salonlarına uğrayan sekiz film arasından yazacak düzgün yapım bulmak...

Erşan Kuneri: Zaman ve mekan!

Cem Yılmaz’ın Netflix için çektiği dizisi “Erşan Kuneri”nin yedinci bölümünün sonlarında, Erşan...

Marvel evrenine Sam Raimi dokunuşu

Marvel filmleri bir ‘evren’e dönüşmezden önce, daha yolun başındayken kapıları açan isimlerden...

‘Kuzeyli’: Hangi zamanın gerçeği!

Henüz kırkına basmamış Robert Eggers, yakın geleceğin gözde yönetmeni olacak belli ki...

Bir skandalın otopsisi!

Netflix’te şu sıralarda çok popüler olan “Bir Skandalın Anatomisi” (Anatomy of a...

Aşure sever misiniz?

Sinema salonlarına meftun olanlar için, bahar ayları biraz sıkıntı demektir. Özellikle de...

O kadar da derin değil

Erotizm, cinsellik, kıskançlık vb. temaları ya da bunlar üzerine inşa edilmiş gerilim...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz