13.5 C
Ankara

İYEV Başkanı Sarı: ‘İktidar sınıfta kaldı, 2022 muhalefetin sınavı olacak’

-

PAYLAŞ:

Sultan ÖZER

Uzun yıllar Merkez Bankası’nda uzmanlık yapan, Müslim Sarı, 2011 yılında CHP’den İstanbul Milletvekili seçildi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görev aldı. İş Bankası Yönetim Kurulu üyeliği de yapan Sarı, halen CHP Parti Meclisi Üyesi ve 2021 yılında kurulan İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı Başkanı.

Ekonomist Müslim Sarı ile ekonominin geldiği noktayı, iktidarın uyguladığı ekonomi politikalarını, zamları, çıkış noktasını ve muhalefeti konuştuk.

Müslim Bey, Türkiye’deki ekonomiye ilişkin neler söylersiniz? İktidar ne yapmak istiyor ekonomide…

Türkiye ekonomisi zaten 2017 yılından beri sıkışmıştı. Yeni bir durum değil gelinen bu durum. 2010’lu yılların ortalarından itibaren ciddi bir sıkışma olmuştu ve bunun üzerine iki şey bindi, biri 2017 ile başlayan referandum süreci, 2018 yılındaki seçimler ve sonrasında kurulan tek adam rejimi.

Bu, tek adam rejimi bir kopuş yarattı ekonomide. Çünkü ekonomide en önemli şey güven. Sermaye bir ülkeye yatırım yaptığında, yatırımların sonuçlarını alabileceğini düşünür. Oyunun kurallarının öngörülebilir olmasını bekler. Oyunun kuralları değişir, güven sarsılırsa ekonomideki sıkışma katlanarak devam eder. Birinci kırılma bu oldu, yani tıkanmanın üzerine gelen rejim değişikliğinin yarattığı sorunlar.

SERMAYE YATIRIM İÇİN GÜVEN İSTER

İkinci olarak da tek adam rejimini yöneten kişinin inatlaşması. Ekonomi biliminin temel kurallarını yok sayması, ideolojik bazı angajmanlariçine girmesi faiz konusundaki düşünceleri… Bu,Türkiye’yi hızla iflasa doğru sürüklüyor.

Türkiye dünyadan fişi çekti. ABD Başkanı Biden 2020 yılının Kasım ayında iktidara geldi ve Amerika 2021 yılında yeni bir paradigmaya girdi.

Hükümet de iktidarda kalabilmek için bu küresel dünyanın yeni paradigmasınıniçine girmeye çalıştı? Onun için kendini ‘Bizim yerimiz batıda’ diye tanımladı. Yeni bir Merkez Bankası başkanı atadı,  Berat Albayrak’ı gönderdi yerine yeni bir bakan atadı? Yeniden faiz yükseltilerek piyasaya güven verildi. O zaman bir kısım iyileşme olmuştu hatırlarsınız.

Hükümet Dünya ile yeniden eklemlenmek ve o paradigmanın içine girebilmek, yeniden kaynak girişini garanti etmek için böyle bir karar aldı. Böylece 2023 seçimlerini atlatmayı düşünüyordu.

AKP’NİN ÇÖKEN STRATEJİSİ

Haziran’da da Biden hükümeti ile görüştü? Orada neler oldu, bir anlaşma oldu mu tam belli olmadı. Bu yılın sonuna geldiğimizde böyle bir anlaşmanın artık olamayacağı ortaya çıktı. Yani Türkiye’desıcak para dediğimiz finansal kaynaklar sağlama, ekonominin çarklarını sürdürerek insanların psikolojik ve iktisadi olarak rahatlayabilecekleri bir sonuç elde etmek ve bu rahatlıkla seçime gitme stratejisi çöktü AKP’nin. Bunun üzerine içeri döndü, çok sıkışmıştı?

Sonra birileri gitti, (Tabi bunları farazi söylüyorum) ‘Sayın Cumhurbaşkanım siz faiz konusunda geri adım atamazsınız artık, çünkü çok angaje oldunuz. Ama faizi yükseltmeniz gerekmeyen bir ekonomik model var aslında. Model şu: döviz kurunu bırakalım, ulusal para değer kaybetsin,böyleçe ihracat ucuzlayacağı için rekabetçi kur üzerinden ihracatımız patlasın. İhracatımız artınca bu ihracat bedelleri yurda gelecek, zaten o yurda geldiğinde döviz bollaşacak, hem cari işlemler açığı kapanacak hem de döviz fiyatları aşağıya düşecek. Geçiş döneminde fiyatlar yükselebilir, döviz patlayabilir, olsun önemli değil. Enflasyonu, hayat pahalılığını bırakalım artsın, maaş, ücret artışı enflasyon ölçüsünde olur,  insanları idare eder, bu süreci böyle geçiştiririz. Böylece faizi artırmamış olursunuz’ dediler.  ‘Alın size bir model’dediler. Tayyip Erdoğan da bunu kabul etti. Çünkü işine geldi?

Yani bu model, arkası önü düşünülerek planlanmış, Türkiye’nin son 10 yılı, 20 yılında uygulanacak bir model diye değerlendirilmedi. Tamamen minareye göre kılıf hazırlandı.

Bu model uygulandı, sonra ne oldu? Tabii işler çığırından çıktı, döviz kuru, Euro, Dolar yükseldi. Bu sefer iş iyice çığırından çıktı; hemen dövize çevrilebilir mevduat sistemi getirdiler. ‘Kur korumalı TL hesapları açılsın’ dediler.

İnsanlara da döviz tevdiat hesaplarını bozdurup, TL hesabı açtırmaları çağrısı yaptılar. (ki 150 milyar dolar Türkiye’de gerçek kişinin döviz tevdiat hesabı) ‘Böylece bir süre idare eder, zaman kazanırız’ diye düşündüler, çün90 gün vadeli olacaktı bu hesap. 21 Aralık’ta başladı; 21 Mart’ta bitecek. ‘Zaman kazanırız’ deyip bu sisteme geçtiler.

Sisteme de çok giriş olmadı galiba…

Şöyle, yaklaşık 107 milyar en son rakam, biraz daha artmıştır şimdi, 184 milyar liralık hesap açıldı. Ama insanlar döviz hesaplarını bozdurup TL hesabı açmadılar, TL hesaplarını buna çevirdiler.

Ne oldu, döviz kuru aşağıya düştü. Peki insanlar döviz tevdiat hesaplarını değiştirmediler ise ne oldu da döviz kuru düştü. 18’den 11 liraya. Çünkü arkadan Merkez Bankası döviz sattı. Bunu söylemediler. 8 milyar dolar kadar doğrudan müdahale ile 9 milyar dolar da dolambaçlı yollardan toplam 17 milyar dolarlık döviz satışı yaparak müdahale edildi piyasaya. Ve onun sayesinde bir miktar dövizi tutabildiler. Ama sonunda yeniden kur yukarıya doğru çıktı ve bugünlere geldik.

Bu çare olur mu, sürdürülebilir mi?

Hayır. Şöyle düşün, sen mudisin, gittin bir bankaya. 10 bin TL hesabı açtırdın. Faiz kaç yüzde 17, vaden ne zaman dolacak, Mart’ta. Sana diyor ki devlet, ‘Mart ayı geldiğinde senin parayı yatırdığın zaman ki kura ve vadenin sonundaki kura bakacağım. İkisi arasındaki farkı ve bir de sana faiz veriyorum. Yüzde 17’nin üç aylığı diyelim ki yüzde 3 olsun, o yüzde 3 ya da yüzde 4’ün üzerinde ise o kur sana bunun parasını vereceğim. Değil ise faizini alacaksın.’ Bu şekilde 110 milyar dolarlık hesap açıldı.

Şimdi sen mudisin, vadenin sonuna gittiğinde, dövizin yüksek olmasını mı istersin?

Yüksek olmasını isterim elbette

Beklentiler bu şekilde olduğunda döviz kuru aşağıya gelir mi? Gelmez. Döviz kuru nereye kadar burada tutulacak, Mart’a kadar. Hükümet Mart’a kadar zaman kazanmayı hedefliyor bu kur sistemi ile…

Peki döviz kuru yüksek, TL düşük. Dolayısıyla Türkiye, yatırım yapmak isteyen yabancılar için uygun bir ortam değil mi? Sermaye için daha cazip bir ortam değil mi?

Daha cazip ama güven yok. Ekonomide güven bozulunca sen istediğin kadar yatırımı cazip hale getir. Bir yatırımcı parayı getirmek için iki şeye bakar.

Bir, ‘bu parayı götürdüğümde sermayeyi sistem garanti ediyor mu?’ İki, ‘ne kadar üzerine bana veriyor.’

İktidar, ‘bu parayı getir, ben sana çok para vereceğim’ diyor ama anaparayı çıkaramayabilirsin. Oyunun kuralları sürekli değişiyor. Kimse önünü göremiyor. Güven yok. Türkiye’ye para getirdiğinde sermayeyi kediye yüklüyorsun. Hiçbir yatırımcı bunu göze almaz.

Bu koşulları sen ne kadar cazip tutarsan tut, bir ülkede demokrasi yoksa, hukuk yoksa insanlar önlerini göremiyorsa, o ülkede yatırım yapılmaz. Türkiye’nin en büyük sorunu bu.

O yüzden diyorum ya cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra koptu birinci ayak. 2010’lu yılların ortalarından beri bir ekonomik tıkanma vardı ama üzerine ucube rejim, üzerine de faiz inadı gelince bu noktaya geldi.

Bundan çıkışın bir yolu var mı?

Türkiye’de çıkışın iki yolu var. Ya ekonomi biliminin, faiz, kur, enflasyon arasındaki yüzlerce yıldır sınanmış, denenmiş kurallarına geri dönülecek, ya da hükümet erken seçime gidecek; hükümet değişecek ve bunu yapan bir iktidar gelecek. Başka bir seçenek yok.

Ha, bu hükümete seçimlere kadar götürecek alanı açar mı, ben çok mümkün görmüyorum. Ama seçimlere kadar idare edilse bile bu model Türkiye’yi kurtarmaz.

İnsanların sokağa çıkması da engelleniyor, tehdit ediliyor…

Demokratik ülkelerde,barışçıl olmak kaydıyla sokak gösterileri anayasal hak. ‘Sokağa çıkmayın, doğru değil’ diye sopa göstermek otokratik rejimlerde olur. Barışçıl olmak kaydıyla sokaklarda insanlar tepkilerini dile getirebilirler. Korkutmak doğru değil.

Sokak niye kullanılır? Meşru zeminler ve meşru kurumlar (sokak gayri meşrudur demek istemiyorum) işlevini yitirdiği zaman.

Parlamento, hukuk, demokrasi bihakkın çalışsa, siyasal partiler, parti içi demokrasiler bihakkın çalışsa bütün kurumlar, yargı, yasama, yürütme iyi çalışsa sokağa gerek olmayacak.

Aslında sokaklar bir sibop. Bazen bu kurumlar toplumsal gelişmelere karşı yetersiz kalabilir. O zaman insanlar dönüp kendilerini sokakta ifade edebilirler. En demokratik haklarıdır bu.

Aslında iktidarların da bu sokaktan yükselen seslerden ders almaları gerekmiyor mu?

Ders çıkarması lazım. Esasen iktidarların sokakları da bir sibop olarak kullanması gerekir. Eğer siz sokakları cendere altına alırsanız, burada bir enerji biriktiriyorsunuz. Hükümetler için daha tehlikelidir. Bırakın insanlar enerjilerini boşaltsınlar. Sokakları zapturapt altına almak en başta onu yasaklayana, hükümete zarar verir. Çünkü enerji birikiyor sürekli, o enerji patladığında nereye gideceği belli olmaz.

Çok uzun süredir iktidar muhalefet gibi davranıyor. Sanki 20 yıldır kendileri iktidarda değil gibi. Muhalefet ise çok da yeterli değil… Siz ne dersiniz?

Bu yorum bence abartılı. Şuradan anlıyoruz, bugün AKP artı MHP ittifakının karşısında olan kitleler, yanında olandan fazla.

MUHALEFET BLOKUNUN ORTAK BİR AKILLA YÖNETİLMESİ LAZIM

Ama bir araya gelemiyorlar…

Evet, nesnel bir gerçeklik olarak Türkiye’de yeni bir iktidar arayışının koşulları var. Ama bu koşullar var diye otomatik olarak iktidar değişmeyecek. Öznel koşulların da nesnel koşullarla beraber, birarada olması lazım. Kadro, parti, liderlik, örgütlenme, ideoloji, politik duruşlar…Muhalefet dağınık henüz. Tamam kitle olarak çoğunlukta, ama dağınık. Muhalefet blokunun bir stratejik akılla yönetilmesi lazım.

Ben bunu en az yüzde 60 görüyorum. Burada seküler Türk milliyetçileri var, muhafazakar, mütedeyyin kitle var, sosyal demokratlar var, Kürt hareketi var. Bütün bunların hepsi, yani AKP’nin karşısında pozisyon alanlar en az yüzde 60. Ama bunun fay hatları var. Türk –Kürt fay hattı. Mesela Alevi- Sünni fay hattı, Muhafazakar-Laik fay hattı var. Bu fay hatlarının doğru yönetilmesi lazım. Bir stratejik akılla yönetilmesi lazım. Muhalefet bunu başarırsa iktidar olur.

Şunu demek istiyorum, 2021 yılı iktidarın sınavıydı kaybetti. 2022 yılı da muhalefetin sınavı olacak.

Burada da İYEV gibi düşünce kuruluşlarına mı ihtiyaç var?

Evet, biz bu stratejik akla katkı sağlamak istiyoruz bir boyutuyla da.

İKİ SEÇİMİN KADERİ BİRBİRİNE BAĞLI

Muhalefetin sınavı ne peki?

Türkiye’nin yeni siyasal iktidarını, bu fay hatlarını gidererek iktidar karşısında en çok oyu alan ittifakları nasıl kuracak, buna en uygun Cumhurbaşkanı adayını nasıl çıkartacak. Onun profili nedir? Bunu topluma nasıl kabul ettirecek, hangi iletişim stratejilerini kullanacak. Bu da muhalefetin sınavı.

İktidar 2021’de sınavda kaldı, muhalefet 2022’de bu sınavı geçerse, 2023’de merkezde yeni bir iktidar kurabiliriz. 2024’de de yerelde yeni bir iktidar kurabiliriz. İki seçimin kaderi birbirine bağlı. 2025’de de rejimi değiştirebiliriz, yani yeniden parlamenter sisteme dönebiliriz. Bir geçiş dönemine girdik, sonra da cumhuriyetin yeni yüzyılı…

Cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun adı da geçiyor… Siz ne diyorsunuz bu konuda?

Şöyle, bence ihtiyacı doğru tanımlamak lazım. Biraz önce nesnel gerçeklik koyduk. Bu nesnel gerçekliğe en uygun kişi nasıl bir kişi, yani isimlerden bağımsız olarak nasıl bir protip? Bir defa rejim değişikliğini garanti edecek bir cumhurbaşkanı adayı. Yani biz sadece Tayyip Erdoğan’ı yenmeyi düşünmüyoruz, rejimi de değiştirmeyi düşünüyoruz. Dolayısıyla gelecek kişi bunu vaat etmeli. Bir, ‘ben geleceğim, rejimi değiştirip, görevi iade edeceğim’ diyebilmeli. İki, belirli süre tanımı ile bunu yapacağını söylemeli. İki yıl, üç yıl, 5 yıl neyse. Üç, belirli bir programla gelmeli. Yeni hukuk düzeni tasarlanmalı. Türkiye’nin normalleşme süreci. Dört, mutabakatla gelmeli. Yani herhangi bir partinin adayı değil, bütün bu yapının, mutabakatın adayı gibi gelmeli. Beş, bir model ile gelmeli.

Yani tek adama karşı çok adam. Tek kişinin yönetimine karşı ortak akıl. Bu modeli kurduğumuzda, bu modele uygun cumhurbaşkanını da seçip çıkartacağız. 2022 yılı bunun test yılı olacak işte. Kişi tartışmasından ziyade model ne olmalı ve bu modele kim uyar… Dönüp bakacağız sonra, bu modele kim uyar?

Peki umut görüyor musunuz?

Kesinlikle. Ben temkinli iyimserim. İyimserim, çünkü koşullar hazır. Temkinliyim çünkü vereceğimiz sınavlar var.

━ diğer haberler

Memurlar.net’e kayyum atandı!

Her gün milyonlarca kamu personelinin ziyaret ettiği memurlar.net isimli internet sitesine, iki ortak arasındaki anlaşmazlık ve şirket hesaplarıyla ilgili usulsüzlük iddiaları nedeniyle kayyum atandı. Ankara...

MEB’nı Özer’e Dersim’de öğrencilere ajanlaştırma baskıları soruldu

Munzur Üniversitesi’nde okuyan öğrenciler İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi’nde kolluk güçlerinin ajanlık dayatmalarına karşı basın açıklaması yaparak aşağılayıcı ve onur kırıcı uygulamaların sonlandırılmasını istediler. HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü konuyu Meclis gündemine taşıyarak, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'e sordu.

Gazeteci Candemir’e Müzeyyen Senar davası:

"6-7 Eylül olaylarında Muzeyyen Senar vardı" diyen Gazeteci Oktay Candemir hakkında "Şahsın Aziz hatırasına hakaret" suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Candemir, soruşturma kapsamında emniyette ifade verdi.

10 Ekim’de katledilenler anıldı

Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren 104 kişi için yapılan anmada, “İsyanımızı ve öfkemizi büyüterek burada olacağız” mesajı verildi.

6 yaşında ‘evlendirilen’ H.K.G.’nin ifadesi çıktı

6 yaşında 'evlendirilen'.' ifadesinde, "Çocukların evlenmesi normal sanıyordum; Wattpad'den tanıştığım bir abla, 'devlet seni korur' dedi, kaçtım" dediği ortaya çıktı. H.K.G evlendirildiği kişi ile ilgili de şunları söyledi: "Kadir İstekli, evlendiğimizi söyledi, 'bu oyun kimseye söylenmez' dedi"