20.2 C
Ankara

Bırakmıyor ki sevelim!

Paylaş:

Belli ki, bir Kore yapımından uyarlanan “7. Koğuştaki Mucize” filminin önce Türkiye’de sonra da Netflix’e konulduktan sonra dijital alemlerde yarattığı etkinin bir benzeri istenmiş Mehmet Ada Öztekin’den. Acıklı bir baba-kız hikayesi iyi gider denmiş. Ana akımın son dönemdeki yaratıcı isimlerinden Öztekin, “7. Koğuştaki Mucize”nin yanı sıra, “Kuzey Güney”, “Bodrum Masalı” gibi diziler, “Kaybedenler Kulübü Yolda”, “Martıların Efendisi” gibi filmleri de yönetti. Ayrıca “Kaybedenler Kulübü”nün iki filminin senaryosunda da imzası var.

Kısa süre önce Netflix’te gösterilmeye başlanan “Beni Çok Sev”, yazının girişinde andığım “7. Koğuştaki Mucize”nin etkisinin izini sürme niyetinde belli ki. Bunda bir sorun yok. Nihayetinde bugün ana akımların ana akımı olarak tanımlayabiliriz bu dijital platformu ve bütün benzerleri gibi garantili alanlarda hareket etmek zorunda. Ama işin ilginç yanı, “Beni Çok Sev”i bana göre Netflix’in en iyi yerli filmi yapan şey, bu garantili alanların dışında hareket etmekte cesaretlendiği anların toplamı.

14 yıl önce bir cinayet işleyip cezaevine giren Musa, bebekken ayrılmak zorunda kaldığı artık genç bir kadın olmuş kızını görmek için izinli olarak çıkacaktır. Ona refakatle, emeklilik için gün sayan gardiyan Sedat görevlendirilir. Musa’nın eski karısının ölümünün ardından babaannesine emanet edilen Yonca da baba yokluğundan mustariptir. Musa’nın annesi Nebahat Alzheimer hastası olduğu için, komşusu Nuriye’nin desteğiyle hayatını sürdürmektedir. Nuriye de Musa’nın eski sevgilisidir aslında. Musa ve Sedat’ın bu iki günlük macerası ikisi için de sırların ortaya çıktığı, gerçeklerle acı bir şekilde yüzleşildiği bir maceraya dönüşür.

Öncelikle film, şimdilerde kentsel dönüşüm nedeniyle eski şöhretinden çok şey kaybetmiş olsa da Antalya’nın en kriminal bölgesi olarak kabul edilen Zeytinköy’de geçiyor. Musa bu mahalleden çıkmıştır. Mahalle her türlü suçun, ama özellikle de uyuşturucunun merkezlerinden birisidir. Bu tür anlatılardaki genel akış gereği Musa’nın husumeti olan elemanlar tabii ki güçlerini artırmış, mahalleliye hükmetmektedir. Hikaye kaçınılmaz bir biçimde kahramanımızla bu mafya elemanlarını yüz yüze getirir. Netflix anlatıları, içinde geçtiği ülkelere turistik olmadı folklorik bakmakta ısrar ediyor. İşte “Beni Çok Sev” bu ayrımın folklorik kısmında daha çok. Ama hakkını yemeyeyim. Öztekin, mahalleyi etkileyici bir biçimde resmediyor. İnsanların çaresizliğini, ortamın karanlığını gayet iyi aktarıyor görsel olarak. Bununla birlikte Musa’nın kızıyla olan hikayesine paralel Sedat’ınkini de yerleştirerek ikili bir anlatımı da inşa ediyor. Birinin imkansızlığından, diğerinin çaresizliğine ulaşmamızı sağlıyor. Ama aynı cömertliği Nuriye karakteri için inşa ettiğini söylemek zor. Karakterin işlevini anlasak bile, oldukça yüzeysel kalıyor ve diğer karakterlerin varlığını anlamlandırmanın ötesine geçemiyor maalesef.

En nihayetinde bir suç ve intikam hikayesi anlatıyor bize “Beni Çok Sev” ve bunu ‘ana akım sinema anlatısı’na bağlı kalarak gerçekleştirdiği sürece gayet de iyi işliyor her şey. Ancak ne var ki, filmin ‘ana akım yerli dizi’ anlatısına bağlantıyı yerlerin sayısı da hiç az değil. Genel ortalamaya hitap etmek için yapılan bu tercihler izlediğimiz şeyin bir film olduğunu unutturup ana akım televizyonda bir dizi izlediğimiz hissini uyandırıyor bu anlarda. Abartılı müzik kullanımları, yoğunlaştırılmış dramatik oyunculuklar, seyirciye şimdi burada ağlayacaksın diye buyuran sahneler sinema atmosferini dağıtıp yerini dizi estetiğine bırakıyor maalesef kimi zaman. Buna uzayıp giden sahneleri, bitemeyen bakışmaları, ölemeyen karakterleri eklediğimizde, ilk başta kurulan inandırıcılık hissi de zedelenmeye başlıyor.

“Beni Çok Sev”, Türkiye’de ana akım sinemanın tuzağına düşmekten kurtulamıyor maalesef. Yani televizyon vasatının seyirci ilgisi için gerek şart olduğu varsayımından kurtulamıyor. Kuşkusuz bunda doğruluk payı var. Ama bu vasatı da yine bu tür içeriklerin üreticileri (Farkındaysanız, dijital platformlarla birlikte dizi/ film yerine içerik denilmeye başlandı. Bu bile bir gösterge aslında) oluşturduğu için, kendi yarattıkları şey dönüp ayaklarına dolanıyor.

“Beni Çok Sev” tam sevecekken bize tuzak kurduğunu hissettiğimiz, güzel gidiyor diye düşündüğümüz anda numara yapmaya kalkan o yapımlardan. Sevmemize izin vermiyor bir türlü maalesef.

━ bu yazardan

Kutsalda açılan bir gedik: Obi-Wan Kenobi

“Obi-Wan Kenobi” dizisi için masa başına oturmadan önce “Star Wars” hayranlarının ne...

Korktuğunuz şeye dönebilirsiniz!

Toplumsal kırılma anları, korku sinemasının en sevdiği ortam. En azından öyleydi. Toplumsal...

Pek masum değil gibiler

Eskil Vogt, son olarak “Dünyanın En Kötü İnsanı” filmiyle adından söz ettiren...

Zorlama şeyler!

“Stranger Things”, Netflix’in küresel bir güç olmasında öne çıkan yapımlardan birisi. Şirket...

Ankara’da cadılar bayramı!

Her yıl kadın sinemacıların, onların ürettikleri filmlerin buluşma noktası olan Uçan Süpürge...

Vasatlıklar içinde…

Bu hafta sinema salonlarına uğrayan sekiz film arasından yazacak düzgün yapım bulmak...

Erşan Kuneri: Zaman ve mekan!

Cem Yılmaz’ın Netflix için çektiği dizisi “Erşan Kuneri”nin yedinci bölümünün sonlarında, Erşan...

Marvel evrenine Sam Raimi dokunuşu

Marvel filmleri bir ‘evren’e dönüşmezden önce, daha yolun başındayken kapıları açan isimlerden...

‘Kuzeyli’: Hangi zamanın gerçeği!

Henüz kırkına basmamış Robert Eggers, yakın geleceğin gözde yönetmeni olacak belli ki...

Bir skandalın otopsisi!

Netflix’te şu sıralarda çok popüler olan “Bir Skandalın Anatomisi” (Anatomy of a...

Aşure sever misiniz?

Sinema salonlarına meftun olanlar için, bahar ayları biraz sıkıntı demektir. Özellikle de...

O kadar da derin değil

Erotizm, cinsellik, kıskançlık vb. temaları ya da bunlar üzerine inşa edilmiş gerilim...

━ son bir haftada

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz