Toplumsal hafızamız çok zayıf nedense. Yaşananlar kısa sürede unutulmakta. Son yaşanan Amasra maden faciası da muhtemelen çabucak unutulacak. Toplu ölümlü facialar bile belli bir süre ancak kalabiliyor gündemde. Günlük ortalama 6-7 işçi ölüyor bu ülkede, her hafta bir Amasra yaşanıyor ve işçi ölümleri artık kanıksanmış bir rutini ifade ediyor.
İş kazası, “öngörülemeyen ve önlenemeyen olaylar” olarak tanımlanıyor. Yaşananların bu tanıma uyup uymadığına siz karar verin ve adını siz koyun. İstisna olması gereken bu olayların süreklilik arz etmesi ayrı bir değerlendirme konusu.
Devletin en üst ağzından bu olayların “kader plânı” olarak yorumlanıp gelecekte de olacağının söylenmesi, facianın sorumluluğunu üzerlerinden atmaya ve olası itirazları önlemeye yöneliktir.
Oysa durum nettir; Vahşi kapitalizmdir. Ülkeyi ucuz işçi cennetine çevirip, her türlü sosyal haktan arındırılmış sefalet ücretine mahkûm edenler, aynı zamanda çalışma yaşamını da sermayenin ihtiyaçları üzerinden tam anlamıyla Ortaçağ koşullarına döndürmüş bulunmaktadır. Sermayenin gözü dönmüş kâr hırsının güdülediği, insanlık dışı çalışma koşullarının yanı sıra, işçi ölümlerine de kapı aralayan bu sistem en pervasız haliyle madenlerde uygulanmaktadır.
Madencilik, doğası gereği çok riskli bir işkolu. Bu anlamda, en yoğun iş güvenliği önlemlerinin disiplinli ve sürekli şekilde uygulanmasını zorunlu kılar. Usta – çırak ilişkisinin kesintisiz sürdürülmesini emreder. Oysa ülkemizde mühendislik bilim ve teknolojisinin uygulanması yerine, en ucuz olan girdi tercih edilmektedir. Ne yazık ki insan hayatı çok ucuz bu ülkede ve bu bedel ölümlerden sonra yönetenler tarafından belirleniyor.
Her faciadan sonra komisyonlar kurup soruna çözüm arayanlar!!, kerameti kendinden menkul uzmanlar, hayatında yeraltı kömür madenine inmemiş, yangın barajı kapatmamış kişiler yine çok güzel reçeteler sunacaklardır. Ama olayların gerçek nedenleri ve bunun üzerinden çözüm önerileri muhtemelen masaya getirilmeyecektir.
Her seferinde ‘müjde’ diye duyurdukları ve tüm sorunları çözeceklerini iddia ettikleri Maden Kanunu’nun 21 kez değiştirilmesi bile sorunların çözümüne nasıl yaklaşıldığının bir işaretidir. Her değişiklik; sorunları çözmek bir yana daha da ağırlaştıran, insan sağlığını ve doğayı hiçe sayan vahşi kapitalizmin üretim biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde zorunlu olarak çıkarttıkları ATEX’in (Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat Ve Koruyucu Sistemler İle İlgili Yönetmelik) uygulanmaması, sürekli ertelenmesi, iktidar bloğunun sermayenin gündelik ihtiyaçları için attığı adımlardan biridir. Sorunları tam olarak çözmek gibi bir içeriğe sahip olmasa da madenlerde kullanılan aletlerin modernizasyonu ve bir standardının olması şartı getiren bu yönetmelik, madencilik üretimi için ülkemize fazla görülmektedir.
Almanya’da yeraltı kömür madenlerinde çalışabilmek için lise eğitiminden sonra 2 yıl çok ciddi bir eğitim almaları gerekirken, ülkemizde eğitime bakılmaksızın 32 saatlik mesleki eğitim yeterli sayılmaktadır.
Üretimin asli unsurlarından biri olan maden mühendislerinin mesleki denetimlerini yaparken, ücretlerini o işverenden almaları, geleceklerinin işverenin iki dudağı arasında olması ise bağımsız ve özgürce görev yapmalarını engellemektedir.
Çalışanların örgütlü olması ve bu örgütlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına direkt müdahale etmeleri çok önemlidir. Ülkemizde çalışanların çok küçük bir kısmı örgütlüdür. Bu durum madencilik sektöründe daha vahimdir. Örgütlü olan yerlerde ise sarı sendikaların yetkili olması, işçi sağlığı – iş güvenliği alanında gerekenlerin yapılamaması sonucunu doğurmaktadır. Soma ve Amasra’da yaşananlar bunun en bariz örnekleridir.
Son faciadan sonra başlatılan soruşturmanın sonucunu kestirmek güç değil. Soma’da ve Ermenek’te yaşananlara bakıldığında, Amasra’nın ve sonrasında yaşanılacakların akıbeti görülebilir. Umarım yanılırız.
Bugün Amasra’da yaşananlar yarın Soma havzasında yaşanabilir. Soma havzası, derinlere inildikçe yoğun metan gazı içermektedir. Bu gazı boşaltmadan ve/veya buna uygun çalışma ortamları oluşturmadan yapılacak çalışmalar büyük risk içermektedir.
Acılar yaşanmadan önlem almak, sorunları önceden görüp çözüm üretmek önemlidir. Bu görev öncelikle yönetenlere, siyasi iktidara düşmektedir. Bu görev, yönetenlere hem hukuki hem de vicdani sorumluluk yüklemektedir.
Benzer acıların yaşanmaması dileğiyle…
(*) Maden Mühendisi